28 Şubat 2010 Pazar

24. GÜNÜMÜZ


UNSTERIL

Evvvvvet sevgili dostlar, arkadaslar; bugün Sule'min kapisinda artik bu yazi var. Bu bizim icin büyük bir asamaydi. Artik Sule' nin yanina girerken 2. steril elbiseyi, eldivenleri ve boneyi takmayacagiz... Iki kapinin birden kapali olama mecburiyeti yok. Yani hürriyet yavas yavas geri geliyorrrrrrr...


Bu sabah kahvaltidan sonra Ecmel hemen hastaneye gitti. Yalcin ve ben evde kaldik. Biraz yemek yaptik, biraz televizyon izledik.. Aksam üzeri saat
17.00 a kadar birsey yapamadik cünkü cok yagmur ve rüzgar vardi.

O saatten sonra hastaneye gitmek icin evden ciktik ama rüzgar öyle kuvvetliydiki semsiye falan kullanmak mümkün olamadi. Ikimizinde üzerinde hisirti paltolarimiz oldugundan islana islana Sule' ye gittik.

Can Sulem yataginda oturmus Ecmel' i ile hasbihal ediyordu!!!!! Yemegini güzel yemis, bisikletine binmis, hatta ve hatta koridorda yürüyüs bile yapmislar..... Yarin falan hava güzel olursa bahceye cikmasina izin de vericeklermis.

Bunlar sizlerle paylasmak istedigim güzel haberler.... Nesesi yerine geldi, sakalar yapmaya basladi... Ne güzel degilmi???? Hepimiz cok mutluyuz burada. Sizlerde orada mutlu olun...












Ecmel ile Yalcin her aksam eve gelince kendi tarzlariyla bunu kutluyorlar... Ve isin kötüsü beni de bu tarz kutlamalarina ortak ediyorlar... "Hayir" denecek bir ortam da olmadigindan bende onlara uyuyorum. Vallahi bu gidisle, Bursa' ya dönünce Bertan epey sasiracak!!!!!!!












Az önce Sule telefonla aradi. " Ben artik yatiyorum, öptüm sizi " dedi. Neler Yaptin diye sorunca da " sana Derya Baykal cicegi yaptim" dedi!!!!!!!!!

Yarin bizim icin heyecanli bir gün olacak. Herseyin cok yolunda oldugunu biliyoruz... Ama insanin elinde degil, yine de evham yapiyorsun iste...
Eger doktorlarin yaptigi programda bir degisiklik olmazsa yarin biopsi yapilacak. Eminim, Sulem " canimi acitmayin diye " yine pazarliga basliyacaktir. Hafifden biraz uyuturlar diye umuyoruz... Insallah......

Bu aksamda bu kadar arkadaslar... Yarin görüsmek üzere....
Saglicakla kalin..
Alev















BU NEDIR???????

27 Şubat 2010 Cumartesi

23. GÜNÜMÜZ










Merhaba sevgili dostlar ve arkadaslar,

Bugün Sulem cok mutlu ve sevincli. Cünkü Ecmel' i ona büyük bir sürpriz yapti. BUGÜN GELDI. Ecmel önceden pazar günü gelecegini söylemisti. Sule'de kendini ona göre sartlamisti. Ama sonradan program degisti ve cumartesi günü gelmeye karar verdi. Bu degisikligi biz biliyorduk ama Sule' ye söylememistik. Sürpriz olsun istedik. Cok da güzel oldu.....


Sabahleyin ben saat 11.00 e dogru hastanedeydim. Sule bir ara " Ecmel'ilimi
özledim, hadi yarin olsun gelsin " falan diye naz yapmaya basladi.Ben de ona "bak yavrum, saat 12.00 ye geliyor. 24 saatten birazcik daha sonra gelecek " falan diye birseyler söyledim. Saat 14.00 civari Ecmel hastanenede ön odadaydi. O safhada Sule fark etmedi Ecmel 'i. Cünkü yataginda degil, cam kenarindaki koltukda oturuyordu. Ecmel tam tekmil giyinip odanin kapisini acip Almanca " doktor lazim mi" gibilerinden birsey söyledi. Sule' nin o andaki bakislarini anlatmam mümkün degil... Ben bir ara "galba soka girdi napariz ki? " diye bile aklimdan gecirdim.. Ondan sonrasini artik anlatmayayim... Aile var...... Sadece sunu aktarayim; Sule " galba kafayi yedim, Ecmel'in gözlerinin bu adamlarda ne isi var" gibilerinden bir düsünceye kapilmis... Ama cabuk ayildi, jetonu düstü..... O cok mutluydu,
bizde sevincli.. Daha baska ne isteyelim ki???

Bir müddet odada oturdukdan sonra onlari basbasa birakarak eve geldim. Yalcin ile carsida islerimiz vardi. Onlari hallettik. Sule' yi oyalayacak el isi biseyler aldik. Artik banyo lifleriniz Sule'den.
Bir kocaman kutu boncuk aldik. Bunlardan kolye bilezik falan yapar diye düsündük. Lastiklerini, rafyalarini falan da kombinledik. Aksam carsi dönüsü Yalcin hastaneye giderken "onlarida yanina vereyim " deyince Yalcinin söyledigini size aktarmadan gecemiyecegim. ( Odayi temizleyen bir zenci hanim var. Hatta size onun bir resmini de yollamistim) . "Boncuklari ver, onlarda yerlere yuvarlansin, ondan sonra yamyam kadin bizim anamizi bellesin dimi"????" deyince ikimizde de makaralar bosaldi....

Yalcin hastaneye gidip biraz oturdukdan sonra Ecmel' de alip eve geldi. Sonra yemek yemege disari ciktik. Az öncede geldik. Bende size bunlari yazmaya basladim. Ama artik yatma zamani da geldi.... Yarin bulusmak üzere.....


Saglicakla kalin...

Alev








26 Şubat 2010 Cuma

22. GÜNÜMÜZ

Sevgili doktorumuz Ahmet Elmaagacli
ve Sule Ayral!!!!








Merhabalar sevgili arkadaslar, dostlar;
Bir gün daha bitmek üzere diyebilirim artik. Saat 17.00 oldu burada. Sabirlar tasiyor, günler gecmek bilmiyor Sule icin...

Bu sabah hastaneye geldigimde nefes üfleme aleti ile egzersizlerini yapiyordu.

Gece saat 4.00 civari uyanmis, sonra tekrar 8.00 a dogru uyumus.Onun icinde yorgundu. Yorgunlugun yaninda bir de CAN SIKINTISI nin getirdigi moral bozuklugu vardi . Öglene dogru beyaz kagitlari elleriyle, ince ince kesip bir takim sekiller yaratti. Sonra yine kagittan tuzluk ve gemiler yapti. Fizyoterapist gelip calismlarini bitirince de , bir tane gemi ona hediye edildi!!!!!!
Simdi biraz ara veriyorum yazmaya. Devamini gece evde yazacagim.....

Saat 16.00 civari doktorumuz Ahmet Bey odaya geldi. Zannedersiniz ki adamcagiz ayni zamanda psikolog!!!! Sule ile öyle güzel konustu ki, gittikden sonra Sule de gözle görülür bir rahatlama oldu..

" Ben odaya her geldigimde seni yaramaz cocuklar gibi yatakta ziplarken bulmak istiyorum. Gercek olarak ziplayamazsan da beyninde ziplamani istiyorum. Sen cok büyük bir zafer kazandin. Neden bunun sevincini yasamiyorsun da midendeki bulantiya kafani takiyorsun?? Birak bulansin.
Biz onu hic düsünmüyoruz, sen en mühim seyleri bir kahraman gibi kazandin. Simdi bu mideyle ne ugrasiyorsun???? Muhim degil, ilaclari kesince oda bitecek. Hesaba göre sen 55 kiloya kadar düsebilirsin. Oraya kadar müsade var. Ondan sonra gerekirse müdehale ederiz. Takma kafani"
(Simdi 61 kilo) diye epey moral verdi. " Bardagin dolu tarafini görmeye calis, bol bol gül ve günde yarim saat bisiklete bin, insanlarin hergünleri ayni olmaz ki. Arada kötü günlerde olacak ki iyi günlerimizin kiymetini bilelim " diye konusarak Sule'yi yüreklendirdi ve hafta sonu tatiline cikti.

Tatili de haketti yani....

Daha sonra Yalcin geldi. Bize günün raporunu verdi, Sule' ye kagitdan ucak yapmayi ögretti.!!!!!!!

Aksama dogrudaaaaaa YOGURDUMUZ geldi. Güzel bir tören ile yavas yavas kutunun dibine kadar yiyebildi, az bisey kaldi. O da nazarlik olsun dedik.

Böylelikle ilk bakteriler vucuduna girmis oldular. Hos geldiler, sefalar getirdiler. Insallah bu gece gaz yapmamislardir.!!!!!!!

"Yogurt yeme " töreninden sonra biraz daha oturup yine Yalcin ile beraber yürüyerek eve geldik. Yemek fasli falan.... Birazdan size bu yazdiklarimi yollayacagim...Sevineceginizi umuyorum..

Yarin görüsmek üzere
Saglicakla kalin
Alev


25 Şubat 2010 Perşembe

21. GÜNÜMÜZ

Merhaba sevgili arkadaslar ve dostlar,

Aksamin su saatlerinde 21. günümüzü de doldurmus bulunuyoruz. Hepinizin " ha gayret Sule'cim az kaldi" dediginizi duyuyor gibiyiz. Ama gelin bunu birde Sule' ye anlatin.... Cok bunaldi, cok gerildi. Artik hicbirsey onu oyalamaya yetmiyor. Televizyondan da, internetten de, konkenden de zevk almiyor. Doktoru, bunlarin cok dogal oldugunu, elden birsey gelmedigini azicik daha dayanmasi gerektigini her gelisinde anlatiyor.
Bugün öglenden sonra odaya geldiginde , yarin yogurt yiyeceginin müjdesini de verdi.

Zaten bugünün böyle gececegi ,daha sabahtan belliydi adeta. Cünkü, sabahleyin odasina ilk girdigimde "bugün nasilsin Susum" diye sordugumda bana; " bugün biraz TITREK im..." demisti!!!!!! Titreklik bugün yasayacaklariymis megerse......Insallah yarin biraz daha morali yuksek olur....

Size bugün resim yollayamayacagim. Cani böyle sikkinken " dur resim cekicegim" diyemiyorum. Onun yerine, yeni bir KARAKALEM calismasini yayinliyorum. Bu kagidi odasindan yürüttügümü farketti mi bilemiyorum. Insallah kizmaz....

Iste boyle arkadaslar. Bu gün ben öglenden sonra saat 17.00 civari hastaneden ayrildim. Ondan sonra yaninda Yalcin vardi. Derya ile Aylin'in gönderdigi oyundan biraz oynamis. Makarnasini güzel yemis. Insallah gece de güzel uyumustur...


Yarin tekrar görüsmek üzere....
Saglicakla kalin...
Alev



RESIMLER














EVIMIZIN OTURMA ODASI

























HASTAHANE YOLU












KLINIK












ZIYARETCI BALKONU












SULE'NIN PENCERESI











ÖN ODA


SULE VE BUKET TELEFONDA
SPOR SAATI

24 Şubat 2010 Çarşamba

20.GÜNÜMÜZ

Sevgili dostlar ve arkadaslar,

Gördügünüz gibi 20. günümüzü de doldurduk. Ama Sule' ninde sabri artik son noktasina geldi. Fakat onun sagligi acisindan biraz daha hastanede kalmamiz gerekiyor. Bugün Doktorumuz üzerine basarak anlatmaya calisti. " Burasini bir masal dünyasi farzet , burada sana hicbirsey olmaz. Buna müsaade etmeyiz. Fakat dis dünyada seni cesitli tehlikeler bekliyor. Bunlara karsi koyabilmen icin senin buradan kuvvetli cikman lazim" dedi.
Onun icin agizdan tam beslenmesini bekliyecekler.

Bu arada adalelerinin de kuvvetlenmesini istiyorlar. Daha önce odada bir kondüsyon bisikleti oldugunu yazmistim galba. Artik onu kullanmasini istiyor. Günde 4 kere, 5er dakikayla baslayip arttirmasini önerdi. Daha sonra eve cikinca da hergün bir saat disarida yürüyüs yapmasi gerekiyor. Tabi oda 15 dakikadan baslayacak.


Size enteresan bir bilgi verecegim simdi. Biliyorsunuz, tam steril bir odada yasiyor. Tranplastasyonun 20 ila 25. günü arasinda bir tarihde bildigimiz normal YOGURT yedirecekler. Bu yogurdu yemesi demek; vücuduna ilk yeni bakterinin girmesi demek. Vucudun savunma mekanizmasi bununla beraber calismaya baslayacak ve ondan sonra odanin" tam sterilligini" gevsetmeye baslayacaklar... Ondan sonrada uygun gördükleri zamanda eve yollayacaklar. Prosedür böyle calisiyormus.
Ama evde de yine koruma önlemleri devam edecek. Sterilizasyon cok önemli. Bir müddet daha fazla kisilerle temas etmesi istenmiyor. Hastaneden taburcu olacagi zaman bu alinacak önlemleri ayri bir seansta bize anlatacaklar. Ben de yine sizlerle paylasirim o zaman.


Bugün, beklenen Yalcin geldi. Resimleri monte etmek icin benim yazimin bitmesini bekliyor. Onun icin fazla uzatmayayim. Yarin görüsmek üzere ...


Saglicakla kalin

Alev

23 Şubat 2010 Salı

19.GÜNÜMÜZ (SALI)

Merhaba dostlar ve arkadaslar,


Bir günü daha geride biraktik.Böyle böyle....yaticaz/kalkicaz....yaticaz/kalkicaz ve hastane günlerimizi geride birakicagiz. Birde bakmisiz ki evimize gelmisiz.
Sule ile artik böyle konusuyoruz. Sizlerinde bildigi gibi cok bunaldi artik.
Ama doktoru, istahinin tam olarak yerine gelmesini ve düzgün olarak yemek yemesini bekliyor. Cünkü yiyemedigi zaman , yine damar yolu ile besliyorlar. Ama her ikiside birbirine bagli.. Damar yolu ile protein ve lipit veriyorlarmis. Sule zaten normalde de zayif oldugundan verilen lipit onda tokluk hissi yaratiyormus. Bünye biraz kuvvetlenince onlari tamamiyle kesecekler. O zamanda istahi da yerine gelecek. Yani birazcik daha
zaman.... Sabrediyoruz ve bekliyoruuuuuuuz.


Bu sabah hastaneye gittigimde Sule uykudan yeni uyanmis gibiydi. Ama sabah banyosunu falan da bitirmisti yani. Aksamdan , rahat uyusun diye ilac vermisler onun icin sabah biraz zor toparlandi. Fakat bu durumdan o hic sikayetci degil. " Zaman daha cabuk geciyor iste" diyor.. Dogru.....


Öglenden sonra fizyoterpisti geldi. Yarim saat kadar kah yatakda, kah oturarak jimnastik yaptirtti. Aradada mola verip sohbet ettiler.. Eminim bu sohbet esnasinda hanim benim icin pek olumlu düsünmemistir. Cünkü onlar calisirken ben de dis odada Sule ile konken oynamak icin aldigim iki deste oyun kagidini

teker teker sterilizazyon suyu ile sildim.....Yarin konken partisi var haberiniz olsun bekleriz.....


Aksam üzeri iki tane ziyaretcimiz vardi. Birincisi, 55-60 yaslarinda düzgün giyimli bir bey , camekanimizin önüne geldi ve telefonu acmamiz icin isaret etti. Sule'de hemen acti, adamcagizda oradaki iskemleye oturdu. Basladilar konusmaya. Size söyle aktarayim isterseniz konuyu..


Bu bey, 11 sene önce bu hastanede ve bu odada yatarak tedavi olmus. Ne zaman yolu Essen' e düsse, hastaneye ugrayip, 18 numarali odada yatan hasta ile sohbet etmek icin kendine söz vermis. Bugün de Susum ile sohbet etti. Ne hos degil mi????Adamcagiz turp gibiydi masallah. Biz de öyle olacagiz......


Ikinci ziyaretcimiz ise Sule' nin arkadasi Buket... Koln'de toplantisi vardi. Aksam üzeri treni ile bize geldi. Camekandan hasret giderdiler, sonrada beraber eve geldik. Simdi ben size yaziyorum. Buket' de Dane ile yazisiyor.

Yarin sabah yine beraber hastaneye gidecegiz, sonra Buket dönecek..


Yarin, Yalcin'da Münih'den dönüyor. Size bol bol resim yollayabilecegim.
Söz.......

Bu aksam bu kadar yazabiliyorum.Hepinize , beni yüreklendirdiginiz icin tekrar tesekkür ediyorum..

Saglicakla kalin
Alev

22 Şubat 2010 Pazartesi

18.GÜNÜMÜZ (PAZARTESI)

Merhaba sevgili arkadaslar,



Dün aksam blogumuza , resim koyamadigim icin sizlerden özür dileyerek yazmaya baslamistim. Bu aksam da REWE marketten özür dileyerek basliyorum. Dün yazdiklarimi hatirlayacak olursaniz Sule tel sehriye corbasi isteyince " ne arar REWE markette arpa sehriye, tel sehriye???" demistim.

Bu sabah alisverise gidince mosmor oldum. Vallahide ikiside var. Tamam Pastavilla marka degil ama onlara muadil birseyler var . Corba da oldular. Daha baska ne isteyeyim ki???



Öglene dogru hastaneye gittim. Sulem yataginda, misler gibi tertemiz
olmus, maillerine bakiyordu. Benden önce, hastanenin konuyla ilgili tüm doktorlari her pazartesi günü yaptiklari rutin hasta ziyaretlerini yapmislar.
Sule'ye hemotolojik degerlerinin cok güzel ilerledigi mujdesini vermisler.
Ayni seyleri aksam üzeri odaya gelen Sule'nin kendi doktoru da yineledi. "Su dönem ruhen biraz zor gecebilir, ama yapabilecek birsey yok. Dayanacaksiniz. Bol bol yazisin, maillesin. Kizdiginiz insanlar varsa acin telefonu , kalaylayin onlari !!!!!! Ne istiyorsaniz yapin" diye tavsiyelerde bulundu!!!! HAZIRLIKLI OLUNNNNNNN. Benden söylemesi...



Bugün yine karakalem calismalarina devam etti canim kardesim. Ama cok büyük bir problemi var. Hadi benden duymus olmayin ama KUS resmi yapamiyormus!!!!! Ona biraz kus modelleri bulup yollarmisiniz??????
"Profilden beni ciz" dedim ama cok kolay olacagindan tenezzül etmedi kendileri!!!!!!!!!!


Gün icinde bir ara ISIM-SEHIR oynadik. Hadi size bir is daha vereyim.
N harfi ile baslayan hayvan bulamadik.... Sizler bulabiliyormusunuz???

Aksam saat 20.00 civari odadan ayrildigimde keyfi iyidi. Gözüm arkada kalmadan , ama aklim orada kalarak eve döndüm. Hakikaten süper bir bakim ve ihtimam var. "Su hemsire, digerlerine göre daha iyi " diyemiyorsunuz. Hepsi islerine mukemmel sekilde sahipler. Hepsi odaya ayni disiplinle girip cikiyorlar. Bir kere bile hicbirsey aksamiyor.. Daima ayni seyi söylüyoruz. " Buraya gelmekle en dogru karari verdik"....

Resimler konusunda artik birsey söylemeye yüzüm yok. Yalcin carsamba günü gelecek. O gece size sirf resim var.. Söz..... Uslu durun ama.....


Saglicakla kalin...
Alev

21 Şubat 2010 Pazar

17.GÜNÜMÜZ

Sevgili arkadaslar ve dostlar,



Bugün de yazima sizlerden özür dileyerek basliyorum.. Dün size söz vermistim bugün resimleri yayinlayacagima dair. Ama, bütün iyi niyetimle bugün hastaneye giderken yol boyu resimler cektim. Sule' nin odasina girene kadar heryerleri sizlere gösterebilmek amaciyla. Fakat söyle bir durum yasiyorum, bunu size anlatmam lazim. Benim yeni aldigim laptop um buraya gelince ariza yapti. Tabiri caiz ise göctü. Buradaki bilgisayarcilar parca bozuklugu var dediler. Onun icin Ecmel ile Istanbul'a geri gitti.

Yalcin' da ben bilgisayarsiz kalmayayim diye bir tane yeni aldi. " Bana da ufak boylardan bir tane lazim, seninki tamir olana kadar isini görsün" dedi canim kardesim. Fakat herseysi Almanca.... Ben " ih libe dih" den baska Almanca bilmem. Bu arada Yalcin' da bildiginiz gibi Münih' e gitti. Giderken bana resim yüklemek icin bütün ayarlarini otomatige bagladi. Adim adim hangi sekmeyi tuslayacagimi yazdi. Üc gün hallettim. Ama dün geceden beri olmadik biryerde bir pencere aciliyor. Ne bilim ben ne

yaziyor???? Onun icin Yalcin gelene kadar beklemek zorundasiniz.... Kusura bakmayin... Sizlere bol bol resim borcum olsun....



Bu sabah ben daha evdeyken Susum telefonla beni aradi. "CORBA ISTIYORUM" diye.... Ne güzel bir istek degilmi???? Yavrum , evladim benden tel sehriye corbasi istiyor. Ama bugün pazar. Bu memlekette pazar günleri pastaneler bile kapali. Burada 7 gün, 24 saat acik Kipa lar yok.

Olsa bile REWE markette tel sehriye ne gezer????

Ama yine icime sinmedi, olu a belki aciktir diye bi kosu gittim. Kapali.

Hemen eve dönünce, mevcut spagetti makarnalari ufak ufak kirdim. Oldu iste sana hafif kalin , tel sehriye corbasi.... Bir nutella kavanozuna koyup hastaneye gittim. Ama öglen yemegi icin teslim saatini kacirmisim. Disaridan gelen yemekler saat 10.30 a kadar teslim edilmeliymis. Cünkü, sterilize edilmeye gönderiliyor.. ( Bu arada nutella yedigimi de ögrenmis oldunuz.......Ama vallahi Aylin' den kalanlari bitirdim)

Aksam yemegi servisi saat 18.00 de basliyor. O saatte bizim corba sterilize edilmis olarak geldi. Sule 1-2 kasik icdikden sonra " vallahi eline saglik diyemiyecegim cünkü bu sterilizasyon da yemeklerin tadi cok bozuluyor"

dedi. Kizcagizim hakli. Kimbilir neler yapiyorlar????

Yazdiklarimdan da anlayacaginiz gibi bugün Sule düne göre daha iyi idi. Mide agrilari yoktu. Ama cani cok sikiliyor. Hangi arkadasi hediye etmisti hatirlamiyorum ama bir kutu kara kalemi vardi evde. Bugün onlarida götürdüm. Kalemleri teker teker ilacli su ile temizledik. Susum da resim yapmaya basladi. Artik onlarla bir mini sergi acacagiz.



Bu günümüzüde böyle gecirdik.... Insallah yarin daha da iyi olacak...Tekrar görüsmek üzere ....

Saglicakla kalin

Alev

16.GÜNÜMÜZ (Cumartesi)

Merhaba sevgili arkadaslar ve dostlar,



Bu gece Sule' nin blogunu, herbirinizden ayri ayri sahsima gelen iltifatlara tesekkür ederek baslamak istiyorum. Blogumuzun sizler tarafindan bukadar cok begenilecegini inanin hic tahmin etmemistim. Iyiki yapmisiz demek lazim artik. Bu fikrin nasil dogdugunu size anlatmak isterim.


Sule Amerikan hastanesinde yatarken, hakli olarak tüm sevenleri cok sik olarak gelismeleri benden ögrenmek istiyorlardi. Fakat Sule'nin keyfi yerinde olmadigi zamanlarda telefonlara cevap vermekte zorlaniyordum. Odada konusmam bazen onu rahatsiz ediyor, koridorda konusmakda beni tedirgin ediyordu. Sanki ondan bazi seyleri sakliyorum, onun icinde disari cikiyorum zannetmesini hic istemiyordum. Bu yüzden telefonlariniz zaman zaman cevapsiz kaliyordu.


Almanya'ya gelme tarihi yaklastiginda birgün sevgili Askim ile konusuyorduk. Ben " bilgisayara Sule ile ilgili gelismeleri yazsam da, herkez de oradan okusa" dedim. Onun üzerine Askim bu blog fikrini söyledi. Bir iki gün sonra blogun kurulumunu beraber yaptik cünkü benim bu konuda en ufak bir fikrim ve deneyimim yoktu. Ondan sonrayi zaten biliyorsunuz. Bu günlere geldik. Sizleri arada üzdüysem affola. Ama Sule' min arkadaslarina


biraz faydam olmus ve onlari her konuda malumatlandirabilmissem de ne mutlu bana. Sizlerden almis oldugum olumlu tepkiler bana bu görevi hic aksattirtmadi. Geceleri saat gec de olsa yazmadan yatmayi hic düsünmedim. Bu vesile ile Askim'a tekrar tesekkür etmek istiyorum.


Ama artik bu klavye yi Sule'ye teslim etme zamanimin yaklastigini düsünüyorum. Insallah bir iki gün icinde bunu gerceklestirebiliriz.


Gelelim bu güne....... Sulem bugün biraz keyifsiz. Midesindeki bulanti ve agri onu rahatsiz ediyor. Aksam uzeri serumlarina buskopan da ilave ettiler. Karnina sicak kompres yaptilar. Onlarla biraz rahatladi. Ama cani cok sikiliyor. Odasi artik ona dar gelmeye basladi. Yarin giderken yanima bir defter alacagim. Once onu sterilize ederler herhalde. Sonra, isim-sehir falan oynayacagiz. Bugun hastaneden ciktigimda kitapcilar kapanmisti. Pazartesi günü oyun kagidi falan bulabilirsem, rahmetli anneannemizden ogrendigimiz konkeni oynariz!!!!! Boylece de hastane günlerimizi bitirip , buradaki evimize döneriz.


Bugünkü durumumuzu sizlere aktardim. Hal böyle iken de Sule'ye " hadi poz ver resim cekecegim" diyemedim. Sule'nin bugünkü fotografinin yerine size Essen'deki evimizin salonunun fotografini yolluyorum. Insallah yarin da Sulemin resmini tekrar görürsünüz.


Sizlere yarin güzel bir hafta sonu diliyorum...

Saglicakla kalin...

Alev

Not: Cok özür dilerim evin resimlerini buraya aktarabilmek icin tam bir saattir cabaliyorum. Önceki günlerde yapabildigimi bu gece halledemedim.
Artik Yalcin gelince hepsini beraber yayinlarim....

19 Şubat 2010 Cuma

15.GÜNÜMÜZ


Merhaba sevgili arkadaslar,

Bugün kök hücre naklinden itibaren 15 günü geride biraktik. Hersey yolunda ve olmasi gerektigi gibi gidiyor. Sadece Sule' min artik cani sikiliyor. Mide bulantilari henüz tam manasi ile gecmediginden normal bir yemek düzeni de olamiyor.O da artik herseyin eski haline dönmesi icin sabirsizlaniyor. Böyle celiskilerin icinde bunalip duruyor benim canim kardesim. Doktoru da ona gecen gün " acele etme" demisti.

Yüzdük, yüzdük kuyruguna geldik... Cok az zamanimiz kaldi onuda sabirla karsiladigimizda günesli, parlak günler bizlerle olacak....



Sabahlari odaya bir terapist geliyormus. ( o saatlerde ben henüz gitmemis oluyorum. Onun icin görmedim). Odaya bir tane aerobik tablasi getirmisler. Onunla hafif egzersizlere baslamislar. Ayrica odada birde kondüsyon bisikleti var. Bir müddet sonra onuda kullanmaya baslayacak. Adelelerini artik biraz güclendirmesi gerekiyor.




Size hastene ile ilgili bir ayrintiyi daha nakletmek istiyorum. Belli araliklarla odaya gelen hemsireler Sule nin bazi degerlerini ölcüyorlar.
Ates, tansiyon, kalp atislari, oksijen miktari,vucuttan atilan su miktari, ictigi sivi miktari vs. gibi. Bunlarin sonuclarini odada daima duran bir kalemle , Sule nin yanina girerken giydikleri steril lastik eldivenlerin üzerine kaydediyorlar. Disaridan dosya, kagit gibi hicbirsey iceri getirmiyorlar.

Isde böyle sevgili dostlar.. Sizlere güzel bir hafta sonu dilerken, yarin tekrar haberlesmek uzere simdilik hoscakalin....

Saglicakla,
Alev

18 Şubat 2010 Perşembe

14.GÜNÜMÜZ

Merhaba sevgili dostlar, arkadaslar,

Bir günü daha geride biraktik ve ne mutluki ben yine size güzel haberler verecegim.

Sule, bugün düne gore daha da iyiydi. Lökositlerimiz yükselmeye devam ediyorlar. Ama bana yine sayi sormayin. Agzindaki yaralar artik düzelmeye yüz tuttular. Tek sikayeti, cani birseyler yemek istiyor ama hafif midesi bulandigi icin yiyemiyor. Yani, cani cekiyor ama ici almiyor....

Öglenden sonra doktoru gelip bunlari anlattiginda" müsaade edin de bunlar olsun artik. Belli bir sürec var, agizdan beslensenizde bu süreci zaten kisaltamazsiniz. Acele etmeyin" dedi. Birkac gün icinde bu sikayetleride bitecek insallah.

Bugün Sule' nin camekanina bir ziyaretci gelmis. Istanbul'daki hastanede yatarken oradaki doktorumuz Azerbeycan'li bir cocugunda bizim arkamizdan Essen'e gelecegini söylemisti. Isde o cocugun annesi gelmis.

Telefonla konusmuslar. Laf arsinda hanim, oglunun hastane yemeklerini yiyemedigini, evden pisirip getirdiklerini ve hastanenin o yemekleri sterilize ettigini soylemis. Boyle birseyin olabilecegi bize söylenmemisti.

Yarin gittigimde bizimle yakindan ilgilenen Türk sekreter Nermin hanimla bu konuyu konusacagim. Bizede okey cikarsa Susum ne istiyorsa yapar götürürüm.

Yeni ögrendigimiz bir konuda bizi sevindirdi. Yapilan genetik tetkikler sonunda Sule'nin kaninda kanserli hücre olusmasina neden olan gen saptanmis. Bu Sule'ye iki avantaj getiriyor. Birincisi, yapilacak olan rutin kontrollerin her defasinda, kemik iligi biyopsisi yapilmayacak. Kandaki belirlenen formülü kontrol edecekler. Ikincisi ise daha da güzel. Artik cok yakin bir zamanda genetik yapidaki sapmalari kontrol altina alabilecek ilaclarin kullanilmaya baslanacak olmasi.

Isde boyle arkadaslar. Sizlere yine güzel haberler vererek bu günü de özetlemeye calistim. Yarin tekrar bulusmak üzere....

Saglicakla kalin,
Alev

17 Şubat 2010 Çarşamba

13.GÜNÜMÜZ


Sevgili dostlar, Sevgili arkadaslar,
Simdi icimden HEEEEEEYTTTT ISTE BUKADAAAAAR diye bagirasim geliyor....... Cünkü, bugün canimizin ici lökositlerimiz dünkü sayilarinin %50 si kadar daha da arttilar . Ama nolur bana sayi sormayin. Yazamiyacagim. Oldular iste bir miktar....Sizler sevinin, dualariniza devam edin..Icinizden sayilarinin kac olmasini istiyorsaniz, o kadar olsunlar....

Bu lökosit olayini Ecmel kendisine mal ediyor. " Bakin ben geldim, onlarda ortaya ciktilar" diyor... Helal olsun sana Ecmel. "Yilin en iyi kocasi" Oskar' ini alan bir birine de ancak bu yakisir !!!!!! Öyle degilmi?????

Ecmel bugün öglen üzeri Türkiye' ye döndü. Öglenden sonra Sule' nin yanina Yalcin gitti. Benim evde yapilacak islerim vardi. Sonra Yalcin geldi, aksam üzeride ben gittim. Bu arada doktorumuzda hergünkü gibi Sule' nin
odasina ugradi. Durumunun gayet iyi oldugunu ve olmasi gerektigi bicimde ilerledigini söyledi. Bundan sonra , vucudunun olusan yeni ilige karsi bir direnc göstermesi bekleniyor. Bu istenen birsey.
Yok eger bu direnci göstermezse, bazi ilaclar yardimiyla vucudun direnmesi saglanacak. Fakat bu direnmeyi doktorlar kendi kontrollari altinda tutmak istiyorlar. Isin en guzel tarafi; bu direnme, eger lökositler cikmadan once olursa kontrol altina almak zorlasiyormus. Ama Sule'de oldugu gibi lökositler önce cikarsa cok daha kolay kontrol altina alabiliyorlarmis...
Insallah bundan sonra isimiz cok daha kolay olacak sevgili dostlar...

Sule'nin agzindaki yaralarda yavas yavas gecmeye basladi. Birkac gün sonra umarim rahat rahat yemek yemege baslar. O zaman da damardan beslemeyi keserlerse bacagina takili olan kordonlarin birinden daha kurtulmus olur..

Yalcin bu aksam tren ile Münih'e gitti. Iki, üc gün ona izin verdik. Alti haftadir evinden ayriydi. Soyle bir havasi degissin, cocuklarin tatilinde beraber olsunlar... Beni burada yanliz birakmak hic icine sinmedi ama " Sule'de git diyorsa hic durma git " diye biraz israr ettim. Hastane yolunu ögrendim. Carsi-pazarida ögrendim. Niye yanliz kalamayayim ki???Haydiii güle güle deyip yolculadik. Bende simdi evde kimse bana karismazken temizlik yaparim!!!!!

Bu aksam sizlere güzel haberler vermenin keyfini yasiyorum..Bundan sonra hep böyle olmasi umuduyla yarina kadar bana by by.....

Saglicakla kalin
Alev

16 Şubat 2010 Salı

12.GÜNÜMÜZ











Merhaba sevgili dostlar,

Bu aksam sizlere mujdeli haberlerim var. Dün Ecmel geldi.... bugün lekositler FIRLADIIIIII. Öglenden sonra Sule´yi ziyarete gelen doktoru "Durumunun olabilecek en güzel düzeyde" oldugunu soyledi. Bu haberi tabiki dört gözle bekliyorduk ama , bu kadar cabuk olabilecegini söylememislerdi. Beklemedigimiz bir zamanda bu haberi aldigimizdan dolayi büyük sevinc yasadik. Yalcin evde barinamadi, hastaneye gitti. Odada iki kisiye müsaade etmiyorlar, üc kisiyi artik kovalalarlar diye ben gitmedim. Evde mutfakda esindim durdum Yalcin gelene kadar.

Yemek saatine dogru geldi Yalcin. Taze haberlerle beraber. Bu haberlerle beraber Sule´nin de morali de firladi tabi. Ama iki gündür hafifden bir yorgunlugu var. Doktor verilen kortizon ve morfinlerin de bunu yapabilecegini, bunu anlamak icin de bunlari biraz azaltmayi deneyecegini soylemis. Bakalim yarin farkedecekmi??? Görecegiz.

Sizlere bugünün sabahindan da biraz anlatayim. Kahvaltidan sonra Ecmel hemen hasteye gitti, biz biraz ev toparladik. Saat 11.00 gibi Annette, Derya, Aylin, Yalcin ve ben de gittik. Sadece ben Sule`nin yanina girdim, onlarda camekandan telefonla konusarak vedalastilar. Oradan da Istasyona giderek Münih`e geri donduler.

Yukaridaki resimlere baktiginizda Sule´nin penceresinde cicekler gördünüz mü???Simdi de onlari anlatayim size. Dun Aylin " Sule`nin penceresine resim yapmak istiyorum " dedi. Fakat zaman olarak yetistiremeyecegini de soyleyince "baska ne yapabiliriz" diye düsünmeye basladik. Vurduk kendimizi yollara. O olurmu?? Bu olurmu diye diye sonunda yapma cicekler satan bir magazada bulduk kendimizi. Öyle güzel cicekler vardi ki, hangisinden ne kadar alacagimizi sasirdik. Kocaman bir torba ile hastaneye dondük. Dogruuuuu camekana. Ecmel´e "jaluziyi indirin, acmak icin bizden haber bekleyin" dedik.

Bes kisi, el birligi ile cicekleri büyük pencereye güzelce bantlarla yapistirdik. Hepimiz büyük bir cosku ile bunlari yaparken tek amacimiz Sule´yi mutlu etmekti. Sonunda dekorasyon calismalarini bitirdik ve jaluzi acilmaya basladi. Arkasindan ne cikacagini bilmeden beklemek Sule´yide epey eglendirmise benziyordu. Cok sevindi tabi.. Sasirdi, cok mutlu oldugunu hissetmek bizi de cok duygulandirdi haliyle....

Simdi cevap vermek istedigim iki kisi var. Once adasim Alev sana cevap yaziyorum. Sule´nin yaninda yatagin kenarinda oturan Ecmel......
Diger resimdeki üc kisi ise, Yalcin, Derya ve Aylin.

Simdi de Ferhal cim sana yaziyorum. Ferzan in ceyizini maalesef Almanya da yaptiramayacaksin. Cünkü, birinci odadaki dantel ören teyze taburcu oldu..... Darisi Sule min basina......

Bu aksamlik bu kadar arkadaslar. Yarin görüsmek uzere....
Saglicakla kalin...
Alev





15 Şubat 2010 Pazartesi

11.GÜNÜMÜZ


Merhaba sevgili dostlar,




Bugün Almanya'da bayram var. Faşing... Heryerler kapalı. Ama biraz sonra bizim hastane odamızda da bayram olacak. Çünkü az önce Ecmel Düseldorf havaalanına geldi. Az sonra burada olur inşallah. İstanbul' daki işlerini bitiremediği için dün gelememişti. Bugün geliyooooor....





Ecmel buraya ulaşınca, onu sterilizasyon hakkında biraz bilgilendireceğim. Çünkü en son buradayken Şule henüz tam steril değildi. Onu da hallettikten sonra ben eve gideceğim. Yalçın ve çocuklar beni bekliyorlar. Onlar ailecek sabah buraya geldiler. Derya ve Aylin ilk odaya kadar girdiler. Sonra da döndüler.


Herhalde size bugün fazla yazamayacağım. Akşam Ecmel eve döndüğünde biraz daha tafsilat verebilirse ilave ederim. Şimdilik hoşçakalın...

14 Şubat 2010 Pazar

10. GÜNÜMÜZ

Merhaba sevgili dostlar,

Bu sabah yine har zamanki saatte Şule' min yanına geldim. Birinci kapıyı geçip steril elbiseyi giyip, çantamızı falan bıraktığımız ara odaya girdiğimde kapının penceresinden bana bakan ışıldayan gözlerini gördüm. Hararetli bir el sallaşma olayından sonra acele ile ama pür dikkatle giyinerek odaya girdim...
Ohhhh Şulem yıkanmış, paklanmış. Temiz kıyafatlerini giymiş. Yeşil kurbağalı bandanasında takmış , kucağında bilgisayar blog unu okuyor.

Biliyorsunuz, dün Münih' den Annette , Derya ve Aylin gelmişti. Şule' ye onları anlattım, akşamın raporunu verdim.. Bu arada hemşiremiz geldi ve biraz oksijen bağlayacağını söyledi. Bu safhada konuşma imkanımız olmuyor. Ancak işaretle anlaşıyoruz.

Bir saate yakın bu işlem devam etti. Bittikden sonrada Şule biraz uyumak istediğini söyledi ve şimdi rahat rahat mışıldanıyor....

Bu arada Yalçın ve avenesi balkona geldiler. Biraz bakıştık, birazda telefonla konuştuk.. Onlar azıcık yürümeye gittiler." Azıcık" diyorum çünkü sadece 2,5 saat yürüyeceklermiş. Bu süre, onlar için, leblebi-çekirdek!!!!!!!! Onların, Alp'leri aşarak İtalya' ya yürümüşlükleri vardır.!!!!!

Yürüyüşden sonra yine buraya gelecekler. Yalçın ve Annette burada kalacak ben eve döneceğim. Belki çocuklarda benimle gelirler. Size balkon diye bahsediyorum, Şule daha önce yazmıştı. Bina nın bir duvarını boydan boya dolaşan kapalı bir balkon. Odalara bakan camekanların yanında oturmak için iskemleler var. Oda ile iletişimi telefon ile sağlıyorsunuz.. Camekan ise 2 veya 3 kat camlı. (tam seçemiyorum). Dışarıdaki sesi hiçbirşekilde duyamuyorsunuz. Penceresi falan yok. Jaluzisi de 2 kat camın arasında. Çok güzel düşünülmüş bir sistem. Balkona çıkınca, Şule' nin odasına ulaşana kadar, üç tane daha odanın önünden geçiyorsunuz. Eğer, hastaya bir tıbbi işlem yapılmıyorsa jaluzi daima açık oluyor. Onlara el sallaya sallaya önlerinden geçip, Şule' ye ulaşıyoruz.
Artık onlarla da kanka olduk.... En baştaki odadaki teyze devamlı dantel örüyor. Geçenlerde Yalçın bir kucak çiçekle eve geldi. "Ev, biraz eve benzesin diye çiçekleri aldım" dedi. Bende ona "istersen en baştaki odadaki teyze den biraz dantel örtü isteyeyim; televizyonun, bilgisayarın üzerine falan örteriz" diye şakalaşmıştık..
İkinci odadaki orta yaşlı amca devamlı bilgisayarda bişeyler yazıyor. Hergün çok sevecen bir şekilde selamlaşıyoruz.
Üçüncü odadaki teyze pek yüz vermiyor. Hep arkası dönük yatıyor. Pek keyfi yok galba.. Allah hepsine kolaylık ve sabır versin demekden başka elimizden birşey gelmiyor.
Bizden sonraki odada ise evlerden ırak 20 yaşlarında aslan gibi bir delikanlı var. O Şule' den sonra geldi. Oda Şule gibi. Çok canlı bakıyor hayata.

Şule hala uyuyor. Saatte 16.00 yaklaştı. Müsaade ederseniz biraz yan odaya geçip sandviçimi yiyeyim. Yarın tekrar görüşmek üzere...
Sağlıcakla kalın.
Alev

13 Şubat 2010 Cumartesi

9. GÜNÜMÜZ




Merhaba sevgili arkadaşlar,
Bugün hastaneye ancak öğlenden sonra geldim.. Bildiğiniz gibi Münih' den misafirlerimiz var.

Evde biraz yapılacak işler vardı. Onları hallettim. Birazda yemek işi olunca ancak saat 16.00 da gelebildim.

O saate kadar Şule' nin yanında Yalçın vardı. "Bugün cumartesi, işyerleri kapalı. Sende ofisi açma " deyince abla sözü dinledi..

Giyinip kuşanıp Şule' nin odasına girdiğimde hafifden kestiriyordu. Uzakdan uzağa sarılıştık, öpüştük. Günün raporunuda verdikden sonra "evde neler piştiğini" sordu... "Hiç bişey yok "deyincede inanmadı tabi.

Eve bir gidelim ona neler yapacağım neler!!!! Şimdi yattığı yerden bana listeler hazırlamaya başladı bile....

Daha sonra Yalçın' nın favori hemşiresi geldi. İki ,üç tüp kan aldı. Tansiyon, ateş falan...
Hepsinin sonuçlarıda gayet iyi çıktı. Merak etmeyin...

Size dün gittiğimiz TÜRK BAKKALI anlatayım. Bakkal sahibi aile kaç sene önce buraya geldiyse, geldikleri senede memleketlerindeki bakkal dükkanları nasılsa, buradaki de aynısı. Hiç bir gelişme yok... Hani buzdolabında yoğurtların suyu akar da beyaz beyaz kurur ya... Aynısı buradada var...

Dağınık, loş, zevksiz... Eminim, bir Alman markete gidip "bu adamlar ne yapmış, biz de neler yapabiliriz "diye hiç düşünmemişlerdir.

Ama yufkayı bulduk tabi... Aylin ile Derya' nın böreklerini sabahleyin hazırladım. Akşama eve gidince pişiriceğiz. Valla benim boğazımdan geçmeyecek ama çocuklar çok seviyorlar...Nede olsa ben büyük halayım. Yapmam lazım...

Ben size bunları yazarken, Şuşum' da gözlüğünü takmış Alman televizyonunu izliyor. Size yazdığımı bildiği içinde "bırak şu bilgisayarı" demiyor. Ama artık ben bırakıyorum. Yarın tekrar buluşmak üzere... Bizi merak etmeyin.... Çok iyiyiz.....

Sağlıcakla kalın

Alev

Not: Türk bakkalda çamaşır suyu da buldum. Bu konuda bana yardımcı olmak isteyenlere müjdeyi verir tekrar teşekkür ederim...

12 Şubat 2010 Cuma

8. GÜNÜMÜZ

Şule ve zenci hemşiresi

Merhaba sevgili dostlar,

Bugün Şule, düne göre çok daha iyi. Ama yorgun.

Sabah odasına girdiğim zaman onu televizyon izlerken buldum. Buradaki televizyon da bizim anlayacağımız tek kanal TRT int. Onada şükür. Devamlı haber ve belgesel yayınlıyor. İdare ediyor yani.....

Sabah kahvaltısı "ne istersiniz " diye sordular. Vallahi sipariş ettiklerinin epey bir kısmını yedi. Afiyet bal şeker olsun.....

Sütünü de içti. Daha sonra doktorumuz geldi. Onunlada güzel güzel sohbet etti. Doktor da bu durumdan çok memnun tabi. Pazartesi günü burada her yer tatilmiş. Meşhur FAŞİNG leri var. Hastanede sadece nöbetçiler bulunacakmış. Ama" beni ne zaman isterseniz arayabilirsiniz" deyince insanın içi rahat ediyor

Şule bir ara doktora "Yalçın artık rahat edebilirmi?" diye sordu. Çünkü nakil yapılana kadar çok gergindi. Hep "ya bana birşey olursa korkusunu yaşadı" Doktor da "Yalçın bey ömür boyu rahat edemez. Onun huyu böyle " dedi. Ne güzel çözmüş Yalçın'ı...

Artık hepinizin içi rahat etsin. Enfeksiyondan kaynaklanan kritik durumu atlattık. Bundan sonra bizi bekleyen olası sorunları da alnımızın akıyla atlatıp düze çıkmakdan başka amacımız yok. Dualarınızı eksik etmeyin.....

Cumartesi günü Yalçın'ın eşi ve çocukları, pazara da Ecmel buraya gelecek. Bu sayede Şule' nin de ziyaretçileri biraz çeşitlenecek. Kızcağız biraz değişik yüzler görsün artık değil mi??Acaba diyorum, arada yüzüme bir maske mi takıp gelsem... Hani değişiklik olsun diye!!!!!

Size bunları yazarken Şuşum uyuyor. Birazdan nefes terapisti gelir. Ardından oksijn bağlamamız lazım diye kapıya dayanırlar. Şöyle bir derin uyutmuyorlar kızı.

Birazdan Yalçın gelecek. beraber Türk bakkalına gideceğiz.. Tabir nasıl ama?? TÜRK BAKKAL..

Burada Yaşayan Türkler böyle diyorlar. Eğer yufka bulursak Aylin ve Derya' ya börek yapacağız.

Bugünlük bu kadar yazıyorum arkadaşlar. Biz iyiyiz.... Merak etmeyin......

Sağlıcakla kalın...

Alev

11 Şubat 2010 Perşembe

7. GÜNÜMÜZ


Eco'suyla konuşurken
Merhaba dostlar, arkadaşlar,

Bugün ilik naklinin birinci haftasını doldurduk. Bir bu kadar daha zaman geçince, Yalçın'ın kök hücreleri Şule' nin kemiklerinin içinde yerlerini almış olacaklar. Ondan sonra Şule' de ne gibi değişiklikler olacak hep beraber gözlemleyeceğiz.!!!!!!!!!!!!

Bu sabah yine aynı saatte hastaneye geldiğimde, onu kahvaltısını bitirmiş, televizyonunu açmış bir şekilde buldum. Geçtiğimiz günlere göre çok daha iyi bakıyor, yine en candan haliyle gülüyordu.

Ne mutlu bana dimi?.....Nasıl sevindiğimi sizler artık tahmin edebilirsiniz. Giyinip, kuşanıp yanına girdim. Dün akşamın ve bu sabahın raporlarını sordu. Ben de tekmili verdim. Sonra hemşire yine biraz oksijen vermeye geldi. Artık hemşirelerle pazarlık yapılıyor...... "Yarım saat takarım" gibilerden... Ne iyi dimi???????

Daha sonra odanın yerlerini silen zenci hanım geldi. Rahat haraket etsin diye kalkıp, odanın girişindeki ilk bölüme geçdim. Bari biraz da sandvicimi yiyeyim dedim. O sırada bir erkek hemşire geldi ve bana "afiyet olsun" dedi. O da bizdenmiş.. Sonra " siz üzerinizdeki steril elbiseyle tezgaha yaslanmışsınız, içeri girerken onu değiştirin" dedi. Aman tamam okey tabi dedim. Kızmasınlar da, biz herşeyi yaparız. Gelmeyin falan derler, neyaparız sonra????

Herneyse, karnımı doyurdum, raftan yeni bir elbise paketi çıkarttım. Tam açıyordum ki yine geldi."Hatalı iş yapıyorsunuz, öyle tutarsanız sterilazyonun anlamı kalmaz" dedi. O zaman bende "siz bi olması gerektiği gibi giyinin, ben göreyim " dedim. Valla adam haklı. Öyle incelikleri var ki giyinmenin. Önce, elbise paketinin bandını koparıyor, sonra ilk paketi, sonra ikinci paketi açıyor, boyun kısmı nerede diye hiç ellemeden paketi çevirerek bakıyor. Boyun oyuğunun yerini keşfedince sadece parmak ucu ile dokunarak oradan tutup hiçbir yere değdirmeden elbiseyi hafifçe silkeliyor, kollarını geçiriyor ama elle çekiştirmek yok. İki kolunu birbirine sürterek kolları yerleştiriyorsun. Sonra boynun arkasındaki ipini bağlıyorsun. Ardından başına boneni, ağzına maskeni sıkıca bağlıyorsun. Ardından, 6 dan 8,5 a kadar numaralara göre sıralanmış tek tek paket içindeki ameliyat eldivenlerinden alıp dikkatlice tezgah üzerinde açıyorsun. Eldivenlerin dış taraflarına hiç dokunmadan giyiyorsun. Bunu yazıda tarif etmek çok zor. Sonra isterseniz görsel olarak anlatırım.. Eldivenlerde tamamsa, sıra giydiğin elbisenin arkasını toparlamaya geldi. Hafif geriye doğru eğiliyorsum, sol tarafı sağın altına sarıp beldeki ipleri arkadan çevirip, önden düğümlüyorsun. Biraz göbeğin varsa önden düğüm olmuyorsa, şeffaf yara bandını bellerinde 2 kere çevirip yapıştırıyorsun...... Nasıl??? Okurken bile yoruldunuz dimi???

Artı yarın sabah birkere daha pratik yapınca olayı daha iyi kavrayacağım. Eğer gün içinde tuvalete gitmek gerekirse, al baştan toptan değişip , yeniden giyiniyorsun.......Onun için su içmeyi akşama bırakıyoruz....

Saat 14.00 civarında yine nefes egzersizleri içn terapist geldi. Bu sefer, önce biraz yatak içinde bacaklarını çalıştırttı. Sonra yatağın kenarına oturtup adım atıyormuş gibi hareketler yaptırttı. Sonra Lafonten' in hikayesindeki Leyleğin yemek kabı şeklindeki vazomsu bir bardak getirdi. İçinde su ve pipet var. İçine nefesi çekiyoooooor, ardından bardakdaki suyu nefes vererek köpürtüyor. Biraz böyle oynadıkdan sonra yoruldu ve tekrar yattı. Bununla ilgili fotoğrafı size gösteremeyeceğim çünkü müstehcen durumlar çıkmış.

Bir öğlenden sonrada böyle geçdi. Şule' nin daha iyi, daha rahat olduğunu söyleyebilirim. Birde ağzındaki yaralar geçse.....

Tekrar görüşmek üzere....

Sağlıcakla kalın.

Alev



10 Şubat 2010 Çarşamba

6. GÜNÜMÜZ


Merhaba Şule'nin sevdicekleri!!!!!!
Bir gün daha geride bıraktık Allaha şükür. İnşallah böyle diye diye 28 günü bitireceğiz. Sonra , ver elini Essen' deki evimiz. Orayı da nasılsa sizlerin de desteğiyle çok daha kolay hallederiz....
Bu sabah hastaneye geldiğimde Şule'nin günlük bakımını yapıyorlardı. Daha sonra yine sütlü kahve içmek istedi. Ama yemek bölümüne önceden haber verilmediğinden sıcak süt bulma imkanımız olmadı. soğuk sütlede kahve pek iyi olmuyor yani. Onun içinde içemedi sütünü. Kapalı kutu sütü ilaçla sterilize ediyorlar. Fincanlarda steril ve iki kat folyolu. Sütü fincana döküp, mikroda ısıtmıyorlar. Sterilizasyonu kaçarmış....Ancak yemekhaneden özel aletlerden geçdikden sonra gelebilirmiş.

Bukadar tedbire rağmen Şule'nin kaptığı enfeksiyonu , doktorlar onun kendi vucudundan kaynaklandığını söylüyorlar. Artık şuna enfeksiyonda diyemiyeceğim. Çünkü burada septik şok diyorlar.. Allah hepimize acıdı......

Şule bugün düne göre biraz daha fazla uyudu. Belkide ilacın dozunu arttırdılar. Ama uyuması bence daha iyi. Çünkü ağzındaki yaralar canını çok yakıyor. Uyuyunca hissetmiyordur diye düşünüyorum.

Bugün öğlen eve gittim. O saate kadar Yalçın çalıştı. Sonra onunla beraber pazara gittik!!!!!!

Gördüğünüz gibi alışmış, kudurmuşdan beterdir. Pazar olduğunu duyupda gitmemek olur mu??

Ama sebze alma hayallerimiz bir anda yok oldu. Meğerse bize gününü yanlış söylemişler. Artık cumartesi günü inşallah...

Dönüşte yolumuzun üzerinde Bauhaus gördük. İstanbuldaki gibi olduğunu hiç düşünmeyin sakın. Bir apartmanın bodrum katı. Bir kovaya ve yer silmek için alete ihtiyacım vardı. onuda hallettik. Pazartesi günleri İtalyan Covanna temizliğe geliyor ama Şule eve gelince benim heryeri

yalayıp yutmam gerekir. Amaaaa bir sorun var. Ben burada çamaşır suyu bulamıyorum. Hani biz heryerleri onunla sileriz ya.. Amerikada bile bulmuştum. Tek umudum cuma günü gideceğimiz Türk bakkalı. Yalçın bana saç spreyi ebadında bir şişe verdi. "Bu olmaz mı?" diyor..

Olmaz tabi... Ben onunla banyoyu nasıl dezenfekte edeyim ki? Bilen varsa anlatsın..

Öğlenden sonra tekrar hastaneye döndük. Bu arada doktorumuz yine gelmiş, durumun kontrol altında olduğunu yinelemiş. Nefes terapisi yapılmış. Gün içinde dört kere yarımşar saat oksijen makinasına bağlanmasına karar verilmiş. Bu makina havayı galba biraz basınçla veriyor. Ciğerlerin en derin noktasına kadar açılması için gerekiyormuş. Şule artık pek takmak istemiyor ama hemşireler onu ikna etmeyi beceriyorlar. Ağzında oluşan yaralar içinde üç çeşit ilaç kullanıyor. İki tanesi ile gargara yapıyor. Diğerinide ağzında biraz tutup yutuyor.

Evet sevgili dostlar, bugünün raporu böyle. Ama şimdi size birşeyden bahsedeceğim. Bugün bir arkadaşımdan mail aldım. Lösev ile ilgili. İçeriği, Şule miz kadar şanslı olamayan çocuklarla dolu. Nakil olabilmek için maddi imkan arayan, yada imkanı ve donörü olduğu halde hastanelerde yer olmadığından aylarca nakil sırası bekleyen çocuklar....Bu çocuklara maddi destek sağlamak bizlerin insanlık görevi olmalı. Hele bizler gibi bu hastalığa yakalanan bir can dostu, bir can arkadaşı olanlar için. Sizler şimdi "Şule'ye çiçek göndersek acaba hastane kabul eder mi " diye düşünüyorsunuzdur. Biz o çiçekleri hayalimizde canlandıralım, sizler çiçeklerin bedellerini LÖSEV e hediye edin...Ne dersiniz??????????

Yarın tekrar görüşmek üzere....

Sağlıcakla kalın
Alev



9 Şubat 2010 Salı

5.GÜNÜMÜZ


Merhaba sevgili dostlar,


Bu sabah hastaneye geldiğimde yine eski güleryüzlü Şuşu' mu beni beklerken buldum.

Gözleri açık, olabildiğince cıvıl cıvıldı. İnsan o anda nasıl mutlu oluyor size bunu kelimelerle ifade edemem. Dün akşamın raporunu istedi önce. Burdan gidince neler yapmışız???? Meraklı Melahat

oldu galba!!!!!! Sonrada benden içinde az miktarda nescafe olan süt, bisküi, yumuşak ekmek istedi. OLEYYYYY diye bağırasım geldi ama tuttum kendimi. Üzerimde, odadan dışarıya çıkılması yasak olan deligömleği görünümlü elbiseden olmasına rağmen fırladım dışarı. Olsuuun, yenibaştan yine giyinirim, neolacakki....Şuşum acıkmış...Hemen siparişleri verdim. Anında getirdiler.

Butün yiyecekler ve içecekler sterize edilmiş, üzerlerine iki kat folyo sarılmış şekilde odaya geliyor.

İlk katını hemşire açıyor, ikinciyi Şule. Sütünü bitirdi, bisküiyi yedi, ekmeğini süte batırıp batırıp afiyetle yuttu. Önündeki masayı kenara çekince ne yaptı biliyormusunuz??? Çarşafa dökülen kırıntıları toplama başladı!!!!!!

Artık bu iyileşmeye başladığının tam garanti belgesi oldu........

Daha sonra "Alevvvv bi sorun var, çişimizi bu takılı şeyle kalkmadan yapıyoruz da, öteki gelince napcazzzzz?" dedi. Artık tamam değilmi sizcede?? İyileşiyooooooor.



Size bugün Şule'nin yanından yazıyorum. Biraz önce nefes egzersizleri yaptıran terapist geldi.

Dün kadın beni dışarı çıkartmıştı. Neyse bugün bişey demedi. Şimdi, a,o,gibi sesler çıkarttırıyor.

AAAAAAAMOOOOOOOOOOOOOOSSSSsssss demesini istiyor uzata uzata. Şimdide kollarını havaya kaldırtıp aynı şeyleri tekrarlattırıyor. Vallahi size canlı yayın yapıyor gibiyim.

Şimdi de eline bir kağıt mendil verdi. Derin nefes aldırıp, sonra mendile doğru üflettiriyor. Ellerini başının arkasında kenetletip burnundan derin nefes alıp yine AAAMOOOOOSSSS diyerek nefesi geri vermesini istiyor...

Operasyon başarıyla tamamlandı, şimdi de dudaklara krem sürülüyor.........



Canlı yayına biraz ara vermiştim şimdi devam ediyorum. Az önce doktorumuz geldi. Kritik dönemden artık çıkıldığını ama geçtiğimiz günlerde büyük risk yaşandığını söyledi. Ohh Allaha çok şükür. Buda geçti.... gidiyor inşallah.. Şule'yi rahatsız eden ağzındaki yaralarında lökositler çıkmaya başlar başlamaz hemen geçeceğini müjdeledi.

Bugün dialize bağlamayacaklarını, durumu kontrol edip yarın bir karar vereceklerinide ilave ettikden sonra gitti.

Az sonra Yalçın gelecek. Birazda beraber oturdukdan sonra gece evimize döneriz. Bu sabah uyandığımızda etraf karlıydı. Gün içinde de ince ince yağdı. Eğer yerler buz tutmamışsa eve yürüyerek gideriz. İki kardeş kol kola giriyoruz, konuşa konuşa gidiyoruz.

Bugünlükde bu kadar arkadaşlar. Herşey yolunda ve olması gerektiği gibi.....

Sağlıcakla kalın....

Alev



8 Şubat 2010 Pazartesi

4. GÜNÜMÜZ


Merhabalar,


Bugün sabahleyin Şule' nin yanına gittim. Saat 15 e kadar oradaydım. Sonra eve döndüm, Yalçın la alışverişe gittik. Neyin hangi markasını , neyi hangi mağazadan alacağımı falan bana gösterdi. Çünkü, hastaneye yatmadan önce Şule ile beraber 10 gün yanlız kaldılar. Şule' yi Yalçın besledi. Birgün talefonda Yalçın bana " Şule'yi doyuramıyorum, kurt gibi yiyor" diye takılmıştı. Bende şimdi bir ay sonraya hazırlık yapıyorum. Neler neler pişirip yedireceğim Şuşu cuğuma. Domuz pirzolaları bile yapacağım.!!!!!!!!!!! Bunun şakasını yapıyorduk İstanbuldayken.....



Şule cik bugün, düne göre biraz daha iyiydi. Gözleri daha canlı bakıyordu. Yine dialize bağlıydı. Ama sonradan öğrendikki, nakilden sonra verilen ilaçları daha iyi kontrol edebilmek için her hastaya bunu uyguluyorlarmış. Bunu öğrenince içimiz daha rahat etti. Öğlenden sonra ben orada olmadığım için daha fazla birşey yazamayacağım. Birazdan Yalçın gelir taze haberler getirir. Onun gelmesini beklemeden bu yazdıklarımı bloğa yolluyorum. Zira bilgisayarım oyunbozancılık yapıyor. Bazen küt diye kapıyor kendini. Aman kapatmadan yolluyorum sizlere. Hoşçakalın. Yarın daha tafsilatlı olacak.. Söz......


Sağlıcakla kalın...


Alev




Yalçın şimdi geldi. Şule' nin daha iyi olduğunu, doktorun benden sonra Şule ile konuştuğunu, durumun çok normal seyrettiğini, vucuttaki suyu çabuk çekerlerse tansiyon oynamalarının olabileceğini ama bunu istemedikleri için ağır ağır uygulama yaptıklarını söylediğini anlattı. İçimiz rahat bir gece geçireceğiz inşallah. Yalçın resim de çekmiş. Size yolluyoruz..

Gördüğünüz gibi artık bloğuna da bakabiliyor, haberiniz ola!


Tekrar hoşçakalın....




7 Şubat 2010 Pazar

3.GÜNÜMÜZ



Merhabalar,

Bugün günlerden pazar. 7.Subat-2010. Saat 23.00.

Aksam saat 20.00 ye kadar Sule nin yanindaydik. O saatten sonra Sule isiklari kapatipda uyumak istiyor. Yalcin la beraber, hastaneden evin yakinlarina kadar yaklasik yarim saat kadar yürüdük sonra birseyler yiyip eve geldik. Simdide sizlerle beraberim.

Bugun Sule miz dune gore daha iyiydi. Doktoruda ayni seyi soyluyor. Sabahtan oglenden sonraya kadar dialize girmedi. Oglenden sonra makinayi calistirmaya basladilar.. Vucutta biriken suyu hemen tahliye etmek sakincali oldugundan gunde yaklasik bir litre kadarini disari atiyorlar. Sule yi gorseniz "maasallah Essen havasi iyi gelmis " dersiniz. Bugunku tartisi 71.5 kg. Herhalde sadece hamileyken bu kiloyu gormüstür. Gunden gune suyu attikca normal kilosuna inecek..

Bugunku hemsiremiz erkekdi. Hastanede sayilari hayli fazla. Bizler pek alisik degiliz ama sonderece sevecen ve guler yuzluler. Bugunku Markus hemsire bunlara ilaveten birde hayli yakisikli. Allah birde cene vermis, hic sormayin...

Yalcin odada yokken bile bizim anlamadigimi bile bile Almancayi konusuyorda konusuyor... Sonra aklina geliyor Ingilizceye donuyor..

Sule yi bugunde agizdan beslemediler. Zaten oda hic istemiyor. Sabahleyin bir bardak elma suyu icti. Sonra sadece gazsis su. Burada icme suyu olarak icine gaz basilmis normal su iciyorlar. Sule yede ondan verdiler ama o "bana gazsiz su bulun" deyince disaridan aldik. Hastane, disaridan hicbir yiyecek ve icecek maddesi kabul etmedigi icin biraz tedirgin olduk ama neyse ses cikarmadilar.

Sule ye damar yolu ile almasi gereken gidalari takviye ediyorlar. Bunlar kac cesit bilemiyorum. Zira kasigina takilmis olan bir kateterden vucuduna, toplam 12 tane degisik boyuttaki siselerden ilac ve gida gidiyor.

Bugun bagisiklik sisteminin guclenmesine yardimci olacak ilaclarada basladilar. Bunlar etkisini gosterdigi zaman iyilesme sureci dahada hizlanacak. Bunu uc kere yasadigimiz icin iyi biliyoruz. O gunler cok yakinimizda.....

Bugun bir ara gozleri kapaliyken konusmaya basladi. "olur, tamam yapariz, tabi" falan gibi birseyler soyledi. Yanina yaklastim. " Susum, neoldu, ne istiyorsun" diye sordum.. " Ecmel bir dil programi hazirliyor. Bana beraber yapalim dedi. Bende ona cevap veriyorum" dedi.. Daha sonra "Alp bugun nerede" diye sordu. " Susum bugun pazar. Alp , Ali ile beraber " dedim. "Haaaa dogru ya." dedi. Bakalim bunlari daha sonra hatirlayacak mi??? Hatirlamazsa, hatira olsun diye yaziyorum. Insallah okuyunca kizmaz....

Size bu aksamlikda bukadar yaziyorum.
Saglicakla kalin...

Alev


6 Şubat 2010 Cumartesi

2. GÜNÜMÜZ

Şule
05.02.2010











Merhaba dostlar,
Bugün, size dun soz verdigim gibi iyi haberler verecegim. Sabahleyin hastaneye gittigimizde Sule yine uyuyordu. Ama bir de baktik ki bilgisayari acik, koltugun uzerinede bir steril carsaf konmus. Belliki Sule orada biraz oturmus.

Sevincimiz sonsuzdu tabiki. Aksam uzerine kadar kah uyudu, kah uyandi. Arada ruyalar gordu, onlari bize anlatmaya calisti. Ama birsey varki onu sizlere iletmeden gecemiyecegim. Bir ara bana bakti ve "Alev nerdesin?" dedi. "Burdayim Susum" dedim. "Evde dolabin üstünde Bepanthol var. onu kullanabilirsin" dedi. Guleyim mi? aglayayim mi? bende ne yapacagimi sasirdim..Su durumunda bile bilinc alti etrafindakileri düsünüyor benim guzel kardesim....


Aksam uzeri Yalcin doktorumuzu telefonla aradi ve durumu sordu. Aldigimiz cevap superdi. "kardesiniz akcigerlerindeki kritik durumu atlatti, suratle normale geliyor, dializ yardimi ile de bobrekleri hasar gormeden kurtaracagiz"


Bunlari duymak biz iki kardesi havalara ucurdu tabi. Insallah yarin cok daha iyi olacak, uykuyuda biraz hafifletirlerse enfeksiyonu atlattigina bizde emin olacagiz.

Sizlere yarin aksam, bu aksamkinden de daha guzel haberler vermeyi umuyorum....


Saglicakla kalin......
Alev

1.GÜNÜMÜZ

Bugün nakilden sonraki 1. günümüz. Doktorlarin hesaplari bu tarih üzerinden basliyor. Haydi arkadaslar, dostlar hepinizi lokosit duasina davet ediyorum. Cunku 28. günde onlarin sayisinin minumum 1000 olmasi isteniyor. Ancak o zaman transplastasyonun basarisindan söz edebilecegiz. Bizi dualarinizla desteklemeye devammmmm...

Bugün Sule`nin pek keyfi yoktu. Daha öncede yazdigim gibi olumsuz bir durum yasadik. Enfeksiyon bu sartlarda istenmeyen seylerin basinda geliyor ama bizim pesimizi yine birakmadi. Buralara kadar bizi takip etmis...Yine yakaladi..
Bagirsaklardan mi yoksa boynuna takilan kataterden mi? onu kimse bilemiyor.
Enfeksiyon sonucu akcigerler tam kapasite calisamadigindan oksijen takviyesi yapiliyor. Bobreklerde yavas calistigindan vucut su tutmaya basladi. Bu suyu en cabuk ve vucudu en az yorarak tahliye edebilmek icinde dialize baglamayi uygun buldular. Iki, üc gün icinde herseyin tekrar yoluna girecegine hepimiz inaniyoruz. Doktorlarimizda ayni seyi soyluyorlar..
Butun bunlar yapilirken Sule yide en az sikintiya sokmak icin biraz uyutuyorlar..
Size bugun icin yazacaklarim bu kadar. ...Yarin insallah daha guzel haberler verecegim....
Alev

5 Şubat 2010 Cuma

4. ŞUBAT, KÖK HÜCRE NAKLİ

Şulemizin sevgili arkadaşları ve yakınları,

Sizleri iki, üç gün habersiz bıraktığımız için bizi affedin. Hepinizin çok merak içinde olduğunuzdan eminim ama ancak şimdi yazabilmek için fırsat yaratabildim.

Dün, uzun ve maceralı bir yolculukdan sonra Essen ulaştım. Ne vize almamdaki zorluklar, nede dünkü hava şartları ve karlar benim buraya gelmeme engel olabildi.
Şimdi biz TARAY kardeşler burada bir arada, birbirimize destek olarak Şule mizi sevenlerine sapasağlam olarak geri getirmek için bir uğraş veriyoruz. Ama emin olunki en çok çabayıda Şule veriyor. Sizlerden en kısa zamanda, bir kez daha çok çarpıcı bir karşılama töreni bekliyoruz….Organizasyona hemen başlayabilirsiniz, zira çok çabuk geri geleceğiz…….

Gelişen olayları sizlere kısaca aktarayım. Üç gün önce Şule de nereden geldiği belli olmayan bir enfeksiyon başladı. Ve hemen tedaviye başlandı. Bu arada ciğerlerinde su toplanmasından dolayı oksijen takviyesi gerekti. Bunun içinde yüzüne bir maske takarak makine yardımıyla oksijen pompalandı. Bu sıkıntılı durumdan etkilenmemesi içinde Şule yi devamlı, hafif uyku halinde tutmayı uygun buldular. Bu hakikaten çok medeni bir tedavi şekli. Uyandığı zaman hiç sıkıntısı yokmuş gibi bizi güldürmeye çalışıyor, sonra yine uykuya dalıyor. Bu şekilde yıpranmadan bu safhayı da atlatmış olacak.

Bu sabah erkenden Yalçın asli görevi olan KÖK HÜCRE VERME operasyonu için hastaneye gitti. Dört saat süren kan verme işleminin ardından , alınan kanın içinden ayrıştırılan yarım litre kadar kök hücre (Yalçından toplanan kök hücreler iki ayrı nakil yapılabilecek kadar çokmuş) bugün saat 16.00 civarında dualar eşliğinde normal bir kan verme işlemi gibi Şule’ ye nakledildi. Bugünü doktoru Ahmet bey 0.gün olarak adlandırıyor. Önümüzdeki 15 gün içinde bu kök hücrelerin Şule’ nin kemik iliğne yerleşmesi ve orada yeni ilik oluşturması gerekiyor. Bugünden itibaren 28 gün sonrada lokositlerinin yükselmesi beklenecek sonrada hastaneden taburcu olacak.,

Ben bu yazıyı yazarken telefon çaldı…. AAaaaaa bir baktık ki Şule bizi arıyor. Erkek hemşire Dominik az önce kan almaya gelmiş, Şule de uyanmış. “Beni meşgul etmeyin, ben daha uyuyacağım “deyip telefonu kapattı. Yavrum Şule, bu durumda bile bize moral vermek için komiklikler yapmayı ihmal etmiyor…. SEN BİR TANESİN CANIM ŞUŞUM…. Bu yaşananların hepsi mazide kalacak ve heryıl bizler
4 Şubat ta senin ikinci doğum gününü kutlayacağız….Dünyada kaç kişinin iki tane doğumgünü vardır ki??????

Yarın tekrar yazabilmek umudu ile……..

2 Şubat 2010 Salı

ŞUŞUM SANA GELİYORUM

Yarın karlar müsade ederse öğlen uçağı ile Şuşu'mun yanına gidiyorum..
İki gündür biraz keyifsiz olduğunu biliyorum. Ama bunlarıda atlatacağız,burada herkeze
söylediğim gibi " güle oynaya İstanbul'a geri döneceğiz..."
Şuşum seni çok özledim.... Geliyoruuuuuum.......
Alev