30 Ekim 2010 Cumartesi

30 EKİM 2010 CUMARTESİ

Merhaba sevgili dostlar,

İki gün aradan sonra tekrar beraberiz. Kemoterapinin etkileri halen devam ediyor. Tabiki bir gün öncesine göre daha iyiyiz, ama henüz Şule' min şikayetleri bitmedi. Hala birşeyler yemesine engel olan ağız, boğaz, yemek borusu sıkıntıları sürüyor.
Söylediğine göre canı çok şeyler istiyormuş ama maalesef hala yutma zorluğu çekiyor.Bu yüzden onların hiçbirini yapamıyoruz.
İnşallah önümüzdeki hafta bunların hepsi geçmeye başlayacak. Bizde mutfaktan çıkmayacağız!!!! İnşallah Allahım....

Biliyorsunuz iki gündür Yalçın buradaydı. Bugün akşam üzeri onu yolcu ettik. Size bunları yazarken o, Almanya semalarına yaklaşmıştır herhalde...Onun gelmesi, tabiki havamızı değiştirdi, moralimizi yükselti. Onun çocuklarının bir haftalık ara tatilleri başladı. Şimdi onlarla programlar yapacaklar. Bakalım bu hafta nerelere yürüyerek giderler, kaç kilometre yaparlar size sonra bildireceğim..
Tatil bittikden sonra Yalçın yine gelecek..

Bu gece hastanede ben kalıyorum. Dün gece Yalçın vardı. Şimdi iki kardeş karşılıklı dans yarışmasını izliyoruz.. Yarışmacılar arasında, ismi söylendiğinde epey alkış alan BEDÜK diye bir adam var. Aranızda onun kim olduğunu bilen varmı??? Şule de , ben de bilmiyoruz ve merak ediyoruz... Bize yazarmısınız?

Arkadaşlar, dostlar şimdilik bu kadar yazıyorum.
Tekrar görüşmek üzere,
Sağlıcakla kalın......
Alev Balta

28 Ekim 2010 Perşembe

28 EKİM 2010 PERŞEMBE

Merhaba sevgili arkadaşlar,

İki gün aradan sonra yine birlikteyiz. Bir yağmurlu İstanbul gününü daha geride bıraktıkdan sonra yine sizlere yazıyorum. Araya birer gün mola koyarak sizlerle beraber oluyorum. Çünkü
ancak yazacak haberleri biriktirebiliyorum.

Şule, yapılan kemoterapinin olumsuz etkilerini yaşamaya devam ediyor. Bunun böyle olacağını, kaçışı olmadığını artık öğrendik. Önümüzdeki haftanın ortalarına kadar bu sıkıntılar devam edecek. Bunu kabullendik. Şu sıralar en büyük sıkıntısı, ağzından başlayan ve midesine kadar devam eden yemek borusunda oluşan kemoterapi yan etkileri. Lökositleri yavaş yavaş harekete geçmeye, artmaya başladığı zaman oradaki olumsuzluklarda geçmeye başlayacak ve normal beslenmesine dönecek.

Bu sabah normal kontrollerini yapan doktorlarımız, Şule' nin yutkunurken bile sıkıntı çektiğine şahit olduklarından, ağrı ve acıyı biraz olsun azaltabilmek için bir bant yapıştırdılar.
Faydası oldu galba biraz... Şule biraz önce bana "buzdolabındaki muhallebiyi bir denesek mi acaba?" diye sordu. Nasıl sevindirici bişey bir bilseniz... Şimdi muhallebi ısınmakla iştigal ediyor. Birazdan denemeye başlayacağız...
Daha önceleride bu devreleri atlatırken Şule bana arada "hadi seni biraz sevindireyim, bana iki tane grissini verirmisin?" derdi... Herhalde haftaya bunları yine duyacağım.

Bugün öğlenden sonra Yalçın Almanya'dan geldi. İki gün bizimle olacak. Cumartesi akşamı dönecek. Bu Cumhuriyet bayramında hep beraberiz ne güzel... Olumsuz hava şartlarından dolayı Yalçın ancak saat 17.30 a doğru hastanede olabildi. O gelince ben biraz dolaşmaya çıktım. Saat 20 civarı geri geldim. Yemeğimizi yedik... Şimdi ben size yazıyorum, Yalçın, Yahşi, batı yı seyrediyor. Şule, oğlundan gelen mesajı okuyor.Yani herkez birşeylerle meşgul...

Evet sevgili dostlar, şimdilik bu kadar yazıyorum.
Tekrar görüşmek üzere...
Sağlıcakla kalın...
Alev Balta

26 Ekim 2010 Salı

26 EKİM 2010 SALI

Merhaba sevgili arkadaşlar,

Size son iki gündür yazamadım. Merak içinde olduğunuzun farkındayım. İşte şimdi yazmaya başlıyorum ama yinede fazla yazacak bir şeyim yok..

Şule' nin şu andaki sıkıntlarının sebebi hastalığı değil, yapılan tedavinin bir sonucu.
Bunu biliyoruz, bir süre sonra geçeceğini de biliyoruz. Biz biliyoruz da , önemli olan Şule' nin bilmesi ve gayrete gelmesi.

Hala, damardan verilen bir sıvı ile besleniyor. Dün çok az miktarda süt içebildi. Ama bunu içinde tutabildi. Bu önemliydi...

Kendi başına duş yapabiliyor. Bu konuda yardım talep etmiyor. Buda güzel...

Kocacığı geldiği zaman aniden uyanıyor, yüzü gülmeye başlıyor... Bu hepsinden güzel...

Bugün Ecmel hep burada olacağını söyledi. O da şimdi rahat rahat karşımda uyuyor.

Antibiyotiklerini taktılar şimdi. Birazdan da bacağının pansumanını ve buz tedavisini yaparız..
Herşey güzel olacak.... Merak etmeyin....

Sizleri seviyoruz..
Sağlıcakla kalın

Alev Balta



23 Ekim 2010 Cumartesi

23 EKİM 2010 CUMARTESİ

Merhaba sevgili dostlar,


Bu günümüz, düne göre biraz daha iyi geçti diyebilirim.
Sabah saat 1o.30 a kadar rahat bir şekilde uyudu Şuşum. Hemşirelerde, ateşi olmadığı için saat başı gelip uyandırmadılar. Güzel güzel dinlendi.


Uyandıkdan sonra port dan hemen antibiyotiklerini taktılar. Onlarda bittikden sonra kendi başına banyoda yıkandı... Bunu yapabildi.. Tabiki hem onun açısından hemde bizim açımızdan çok güzel bu. İki gün önce ki halini düşününce, bu bahçede sek sek oynamak gibi geliyor insana.


Misler gibi olup, tertemiz yatağına yatınca yüzünün hafiften güldüğünü görmek mümkün oluyor zaten. Bu arada Ecmel' de arada fırsatlar yaratıp,kısa kısa da olsa Şule'sini görmeye geliyor gün içinde. Bu ona çok iyi geliyor tabi...


Tüm gün yatağında kah gözler açık, kah kapalı, bazen bilgisayar bakarak, bazen uyuyarak zamanı doldurmaya çalıştı.
Yarın inşallah çok daha iyi olacak.

Birazcık normal beslenmeye geçebilsek moralide yerine gelecek. Hem yutma güçlüğü çekiyor, hemde biraz sıvı aldığında midesi bulanıyor. Buda geçeçek.
Şuşum neleri atlattı.... Neleri yendi, neleri geride bıraktı... Bu dört günlük kemoterapiyimi yenemiyeceğiz????

Eyyyy kemonun yan tesirleri!!!!! Duy sesimi!!!! Şule neleri geride bıraktı..
SENİ Mİ ATLATMICAK....



Sizleri seviyoruz...
Sağlıcakla kalın
Alev Balta

22 Ekim 2010 Cuma

22 EKİM 2010 CUMA

Merhaba arkadaşlar,

Bugün size öyle uzun uzun yazamayacağım.
İnşallah alıştığınız gibi uzun yazılarıma üç, dört gün sonra başlayabilirim..

Dün akşam üzeri Şule' min kemoterapisi bitti. Onun akabinde hemoglobin ve trombosit verildi. Bu sefer trombositler sevgili Ali' den geldiler....

Ateşinin yükselme aralığı giderek uzuyor. Bu tabiki çok güzel bir haber..
Doktorlarımız sık sık kontrole geliyorlar. Almanya'daki Ahmey bey ile devamlı iletişim halindeler. Bu da bizi ayrıca memnun ediyor.

Herhalde daha iki hafta kadar hastanede kalacağız. Bundan sonra neler yapılacağına karar verilecek. Buraya ilk geldiğinde 197.000 olan lökositler, bugün 20 ye düşmüş görülüyor. Bu, istenen bir sonuç... Şimdi bu önümüzdeki 15-20 gün içinde bu sayının normal değerlere çıkması beklenecek.
Yani önce indirilmesi, sonra tekrar normal sınıra çıkartılması gerekiyor.

Şİmdilik yazacaklarım bunlarla sınırlı. Hepinize iyi hafta sonları diliyoruz...
Sizleri çok seviyoruz,

Sağlıcakla kalın...
Alev Balta

20 Ekim 2010 Çarşamba

20 EKİM 2010 ÇARŞAMBA

Merhaba sevgili dostlar,

Bir gün aradan sonra size tekrar yazmaya başlıyorum.
Dün öğlenden sonra annem Şule' nin yanına geldi ben biraz dolaşmaya çıktım.
Benim hastaneden çıkacağım saatte sevgili Emre buradaydı. " Nereye gideceksin?" diye sordu.. Ben de "yürüyerek Cevahire giderim, orada biraz dolaşır sonra da bir sinama yaparım" dedim. "Sinema için niye taaaa oralara gidiyorsun ki, hemen şuracıkta City's var...Gmall var.. oralara gitsene " dedi. Bende " amaç yürüyüş yapmak, onun için Cevahir' e gidiyorum deyince bana verdiği cevap şu oldu: " Pendik' deki sinemada da senin istediğin film var, oraya git bari"...Biraz gülüştük bu vesile ile iyi oldu tabiiii .

Emre geldiği zaman bizi neşelendiriyor. Ecmel'in can arkadaşı Emre... Taaa çocukluklarından beri beraberler.... İşi nedeniyle zamanının büyük bölümünü Moskova' da geçiriyor ama şu dönemde Ecmel' i yanlız bırakmamak , ona moral desteği sağlamak amacıyla "işleri kendi haline bıraktım ben buralardayım" diyor.... Allah herkeze böyle can dostlar, arkadaşlar kısmet etsin...

Bugün , kemoterapinin üçüncü günü. Biraz önce ilacı , port'a bağladılar. Onu bağlarlarken bizim yoğurtlu kebabı çıkartıyorlar. Onun için öğlen vakti geldiğinde biraz birşeyler yedirebilirsem sevineceğim. Şimdi taktıkları ilaç yarım saatte bitiyor. Sonra üç saat kadar ara veriyorlar , sonrada dört saat sürecek başka bir ilaç takıyorlar. Dün öğlenden sonra ateşi yükseldiği için bir süreliğine kemoterapi ilacını çıkartıp ateş düşürücüyü taktılar. Ama bugün de öyle olursa hepsini beraber vermeyi düşünüyorlar. Çünkü sırada takılmayı bekleyen kan var....

Size, dünden ve bugünden yazacaklarım şimdilik bu kadar. Önemli bir gelişme olursa ilaveyi yaparım tabi... Şu aralar fotoğraf eklemeyi düşünmüyorum. Kemolar bitsin, neşemiz yerine gelsin bol bol ekleyeceğim... Merak etmeyin...Söz....

Sağlıcakla kalın,
Alev Balta

18 Ekim 2010 Pazartesi

18 EKİM 2010 PAZARTESİ

Merhaba sevgili dostlar,

Dün gece hastanede Şule' nin yanında kaldığım için sabahın çok erken saatlerinden itibaren beraberdik onunla..
Saat 08.15 de oda kapımız açıldı ve Amerikadan bir gün önce dönen doktorumuz Burhan bey , bir gram bile yol yorgunluğu belirtisi vermeden,güleç yüzüyle Şule' nin yanına girdi.
Sabahki kan değerlerini çok güzel bulduğunu söyledi.Herşey normale inmiş gibi gözüküyor artık. Dün , Emre'den alınan trombositler, birgüzel yerlerine yerleşmişler. Lökositler düşmüş. CRP iyicene inmiş. Gayet güzel... Demekki bugün kemoterapiye başlayabileceğiz....

Eğer lökositler 197.000 lerdeyken kemoterapi yapılsaymış, ilacın etkisiyle parçalanan lökositler, böbrekleri çok tahrip edermiş.. Uygulanan yöntemin çok doğru olduğunu bu şekilde bizde anlamış olduk...

Öğlene doğru sevgili Dane bizi ziyarete geldi. " Ah Dane' cim, Şule o tavukgöğüslerinin hepsini yiyebilse başka ne isterim ki?" Dane bizimleyken,
Yalçın'da geldi. Hep beraber sohbete başladık. .Dane' cim sen çok yaşa emi..
Bizi ne güzel güldürdün!!!! Vallahi bir duyan olmuşsa "bunlar herhalde kafayı yemişler "falan diye düşünmüştür.
Hele Şule' nin hasta olmak yerine tercih ettiği sosyal durumu bir bilseniz..
Artık daha fazla yazamıyorum... Ayıp olur... İsterseniz kendisi size anlatsın...

Öğlen tatili olduğu zaman işyerindeki, arkadaşları kalabalık bir grup olarak ziyarete geldiler. Tabiki sadece kapıdan benim cemalimi görebildiler..

Ardından Yalçın Almanya ya dönmek üzere yola çıktı.
Daha sonrada kemoterapi hemşiresi odamıza geldi ve 4 saat sürecek ilaçları sırasıyla takmaya başladı.
Bu tedavi 4 gün sürecekmiş. Yarın ki biraz daha uzun olacakmış. Ama ilaçlar bittikden sonra Şule' nin de yavaş yavaş hali ve dermanı azalmaya başladı.
Çok çabuk tesir etti. Bu zaten farklı bir uygulama.
Akşam yemeği yemeği ben oradayken reddediyordu. Ecmel sonra onu kandırıp birşeyler yedirdimi???? yarın sabah belli olur.

Size şimdilik bu kadar yazıyorum...
Sizleri çok seviyoruz..
Sağlıcakla kalın....
Alev Balta

17 Ekim 2010 Pazar

17 EKİM 2010 PAZAR

Merhaba sevgili dostlarımız,

Bu gün pazar... Güzel, ışıklı bir İstanbul sabahına uyandık. Henüz tan yeri ağırırken Şule' den alınan kan örnekleri saat 9.00 civarında hemşirelerin ellerinde oluyor. Artık, bizim bu sonuçları ne kadar titizlikle takip ettiğimizi bildiklerinden birer nüshada bize basıp getiriyorlar.

Bu sabah alınan sonuçlara göre, lökositler 17.000'e, CRP de 58 'e düşmüş gözüküyor. Bu vücuttaki enfeksiyonu artık konrol altına alabildiğimizi ve düşüşe geçtiğinin işareti.

Kemoterapiye başlayabilmek için bunların olmasını bekliyorlardı. O da oldu.
Büyük bir ihtimalle yarın sabah kemoterapiye başlayacaklar...

Bu sabahki sonuçlara göre ayrıca trombositler de 14.000 ' e gerilemiş.
Bu sonuç, bugün Şule' ye trombosit takviyesinin yapılması gerekliliğini gösteriyor.
Hemşireden gelen uyarıyla Sevgili Bernev'imizi aradım. Çünkü eşi Emre bizim trombosit donörlerimizden. Ali' de baş donörlerlerden.. Ama pazar sabahı küçük çocukları olanlar daha erken uyanmışlardır diye birinci donör sırasını Sevgili Emre'ye vermek zorunda kaldım.. """Ali.... Bu kıyağımı unutma emi!!!!!!""""Bundan sonraki sıra Ali' de...
Kemoterapi esnesında kan gerektiği zaman hastane bunu kendi temin ediyor. Bizden birşey talep etmiyorlar... Fakat trombosit in taze alınması gerekiyor. Bekleyebilen bir şey değil... Hatta Şule' ye verilmesi esnasında ara sıra torbanın sağa sola sallandırılmasını istiyorlar..Durunca kristalize gibi bişey oluyor...
Az önce Şule duşunu aldı... Temiz temiz giyindi... Yatağımız değişti... Şimdi misler gibi yatacak...

Yalçın' ı bekliyoruz. Bu sabah biraz geç uyanmış. "Toparlanıp geliyorum "dedi az önce.. Yarın Almanya' ya döneceği için bugün hep Şule' nin yanında oturur zannediyorum. Onun için ben de bir ara şöyle bir tur atmaya çıkarım belki....
Hah geldi işte... Bir elinde "seyyar ofisim" dediği koca bir tekerlekli çanta...Diğer elinde annemin yaptığı elma kompostosu...

Evet sevgili dostlarımız bugünlük durumumuz böyle... Herşey düzelecek... Herşey güzele gidecek. Benim Şuşum çok kuvvetli... Bunu da atlatacağız....

Hepinizi seviyoruz....
Şule - Alev

15 Ekim 2010 Cuma

15 EKİM 2010

Merhaba dostlarımız ve arkadaşlarımız,

Kemoterapiye henüz başlamadılar. Bu sabah alınan kan tahlillerinin sonucunda, lökositleri düşürmek için verdikleri ilacın işe yaradığını gördük.
196.000 den, 43.000 e kadar düştüler kendileri. Çok şükür bu güzel bir netice.
Ciğerdeki ufak enfeksiyon kontrol altında. CRP giderek düşüyor. Bu, vücuttaki enfeksiyonun azaldığını gösteriyor.
Sağ bacağında, diz altının iç tarafında yüzeyel bir damarda filebit oldu. Bunu da bacağı yukarı yastık yardımıyla kaldırarak ve havlu üzerinden buz tedavisi yaparak geçirmeye çalışıyoruz. Ayağa kalktığı zaman biraz sıkıntı veriyor.

Canı pek birşey yemek istemiyor. Doktor Mustafa Bey'e " beni Almanya daki gibi yapın, siz besleyin " dedi. Onlarda port üzerinden damar yoluyla beyaz bir sıvı gönderiyorlar. Yalçın ve ben ona YOĞURTLU İSKENDER adını taktık.
Anlıyacağınız, iki gündür kendileri devamlı yoğurtlu iskender götürüyor!!!!!
Arada, biraz meyva, 2-3 bisküvi, birazcık tavuk göğsü falanda ekstrası oluyor.
Bu sabah biraz kızarmış ekmeği, üzerine tereyağ ve reçel sürerek yiyebildi.
Biraz da süt içti.. OOhhh bu bizim için çok güzel......
Az önce kayınvalidesi Gülsüm hanım geldi. Her zamanki gibi eli kolu dolu olarak tabi. Şule ye çok güzelbir yastık getirmiş. Rahat rahat yatakda oturabilsin diye....
Şimdilik bu kadar yazıyorum. Henüz sabah şimdi. Öğlenden sonra veya akşam önemli bir gelişme olura size ileteceğimden emin olabilirsiniz...

Sağlıcakla kalın...
Alev Balta

13 Ekim 2010 Çarşamba

13 EKİM 2010

Merhaba sevgili dostlar,

Size bugünün de raporunu yazmak için hazırım.
Bugün için kemoterapiye başlayacaklarını söylemişti doktorlarımız. Fakat sonradan yaptıkları bir konsültasyon sonucunda lökositleri 100.000 e indirdikden sonra başlamaya karar vermişler. Yapılan tahminlere göre yarın bu sayıyı göreceğiz ve tedaviye başlayacaklar.
Bugün bunları bize izzah eden Mustafa Bey'e " bu tedaviyi Almanya'da yapmamızın doğru olup olmayacağını" danıştık. "Bu tamamen sizin tercihiniz, bu konuda karar verirseniz ben Şule'yi Almanya ya gidebilecek şekilde hazırlarım, yanına bir sağlık personeli verir, her türlü organizasyonu ayarlarım .Ama ne gidin derim, nede gitmeyin" diye konuştu.
Bunun üzerine Ecmel ve Yalçın Almanyadaki doktorumuz Ahmet bey ile konuşmaya karar verdiler. Ahmet bey ise" bunun doğru olmayacağını, zaten İstanbulda yapılacak tedaviyi beraber organize ettiklerini, Almanyada şu an için yapılacak farklı birşey olmadığınu ve yolculuğun Şule için bir dezavantaj olabileceğini " söyledi. Kemoterapiden sonraki dönemide atlattıkdan sonra düşünelicek bir konu olduğunu belirtti.
Bunun üzerine bizde Mustafa Bey'e "burada kalacağımızı" söylediğimizde " "en doğru kararı verdiğimizi, bizi yönlendirmekten çekindiği için kendi fikrini söylemek istemediğini " belirtti.
Artık kemoterapimizi burada alacağız. Bunu 5 günlük bir tedavi olacağını biliyoruz. Bugün , halen devam eden ateşin kaynağını bulabilmek için bir tomografi çekildi. Yine eskiden olduğu gibi ciğerde ufak çapta bir enfeksiyon gözüküyor. Bununla ilgili tedaviyi zaten pazar gününden beri alıyor.

İnşallah yarın başlayacak kemoterapi Şule mizi çok sarsmadan işlevini yerine getirir.
Size elim erdikçe gelişmeleri aktaracağım. Sizleri merakta bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz....
Dualarınızı bizden eksik etmeyin....
Sağlıcakla kalın...
Alev Balta

12 Ekim 2010 Salı

BİZ YİNE HASTANEDEYİZ..........

Merhaba sevgili dostlar ve arkadaşlar,



Yukarıdaki başlığı okuyunca şok oldunuz dimi????

Bundan önce Şule' nin yazdığı son yazıdaki resimleri görünce, yazılanları okuyunca aklınıza böyle bir şey gelirmiydi????

Hiç birimizin gelmediği gibi sizlerinde gelmezdi... Ama oldu işte...Aklımıza hiç gelmeyen şey, başımıza geldi...



Cumartesi günü Şule'min ateşi biraz yükselince vede kendini yorgun hissedince doktorunu aramış ve hastaneye gidip tahlil yaptırması önerilmiş.

Tabi doğru Amerikan Hastanesine... Sonuçlar belli olunca lökositlerin yine çok çok yüksek olduğu görülmüş. Buda, mel'un hastalığın geri geldiğinin bir göstergesi sayılabiliyor.

Normal programa göre Şule pazar günü Almanya ya kontrole gidecekti. O gün sabahleyin onlara "iyi yolculuklar" dilemek için telefon ettiğimde durumu öğrendim. Tabi hemen valizi dolaptan indirip içine ,önüme gelenleri tıkıştırıp kendimi yollara vurdum.

Hem buradaki doktorlarımız, hem de Almanya'daki doktorumuz şaşkınlar.

Bu kadar kısa bir zamanda yeniden kendisini göstermesi beklenmedik birşeydi.

Zira 10 gün önce tüm tetkikleri yapılmış, herşey normal seyrinde gözükmüştü. Ne olduysa son 10 gün içinde oldu....

Şimdi şöyle bir tıbbi program uygulanacak. 1-2 gün lökositlerin sayısını ilaçlar yardımıyla düşürecekler. Sonra 5 gün sürecek, önceden yapılandan farklı bir kemoterapi uygulanacak.Bunu takiben nötropeni dönemini yine hastanede geçireceğiz. Buda yaklaşık bir ay kadar sürüyor. Ondan sonra yeni bir uygulama olan, Almanya' da Yalçın' dan alınan ve dondurulan beyaz hücreler Şule' ye aktarılacak. Bu işlem ilik nakli gibi komplike bir şey değil. Daha basit.

Ondan sonrada gelişmeler gözlenecek.

Bu arada, ikinci ilik nakli imkanı maalesef yakın bir zamanda mümkün gözükmüyor. Çünkü bukadar sık aralıklarla yapılması doğru görülmüyor.



İşte arkadaşlar durumumuz bu merkezde. Ecmel ve ben Şule'mizin yanındayız.

Sizleri yine eskiden olduğu gibi elimden geldiğince bilgilendirmeye çalışacağım.

Dualarınızı bizden eksik etmeyin,

Hepinizi seviyoruz....



Sağlıcakla kalın...

Alev Balta

2 Ekim 2010 Cumartesi

Amsterdam 10 eylül 2010





Sevgili Dostlar,
Ağustos 15 den beri blog'a bir şey yazmamışız. Ama yazı yazma enerjimi kitaba yoğunlaştırdım. Daha önce bahsettiğim kitap projemize hız verdik. İş dünyasına başlamadan bitirmeyi hedeflemiştim ama olamadı. Şimdi önümüze yeni bir hedef tarih koyarak çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü canım arkadaşım Esin bana yardım ediyor. Onunla bir plan yaptık. Ben kitabın ilk bölümünü bitireceğim. Esin de blog yazılarını "edit" ederek ilk basılacak hale yıl sonuna kadar getirmeye çalışacağız. Sizlerin, hepinizin her aşamada mutlaka katkıları olabilir. Gelişmeleri sizlere gene blog üzerinden duyuracağım.
Bunca zamandır sesin soluğun çıkmadı neler yaptın derseniz; en önemli aşama iki hafta önce işe resmen başladım. Artık her gün işe gidiyorum. Sabahları biraz geç gidip, erken dönmeye çalışıyorum. Eğer çok yorulduğumu hissedersem arada eve gelip yatıyorum. Bedenimi dinliyorum, o söylüyor zaten bana, belki de ben onu dinlemeyi öğrendim. Yoruldun diyorsa, tamam dinleniyorum, inatlaşmıyorum. Bir kaç hafta öncesine göre daha halsiz ve daha yorgun olduğum günler oluyor. Dr Ahmet bey bu normal diyor. Hem yeni bir tempo içindeyim, ilik reaksiyonu devam ediyor ve ilaçların da yan etkisini düşünürsek beklenen bir şey olduğunu söylüyor. Ofise gittiğimde beni en çok rahatsız eden, gözlerimin kuruluğu. İlaçların yan etkisi olduğunu biliyorum bir de klimalı kuru ortam sanırım daha çok etki ediyor. İş yerinde hijyene çok dikkat etmeye çalışıyorum. Herkesin dokunduğu kapı kulplarına dokunmamaya, kalabalık yerlere girmemeye ve zorlanmadıkça tuvalete girmemeye çalışıyorum. Bu her eve dönüşümde Alp kapıyı açar açmaz onun üstünden atlayarak, koşa koşa ihtiyaç gidermeye ve şişen karnımı indirme rutüeline dönüştü. El sıkışmıyorum. Yeni taktik, Japonlar gibi selamlıyorum. Geçen hafta Ecmel'in katıldığı eğitimde tanıştığımız Everest'e beş kez tırmanmış, fotoğrafçı ve dağcı David'in söylediği gibi " öpüşmekten değil, elden geçer bu meret, dudaklarımızı değil, ellerimizi yıkamamız hep söylenir". David'e hikayemizi anlattık. Çok etkilendi. Birlikte verdiğimiz mücadele, gücümüz ve aşk hikayemiz, bu anlatılması gerekir dedi. Kitaplaştıracağız ve bunu bağış kampanyası olarak değerlendireceğiz dedik. Mutlaka okumak isterim deyince, bir de kitabın ingilizce tercüme işini de hesaba katalım mı diye düşünmeye başladım. Hele bir ortaya çıksın da, kısmetse o da olur.
Kontrolerim devam ediyor. Eylülde detaylı tahliller yapıldı Almanyada. Her şey normal gidiyor şükürler olsun. Önümüzdeki hafta tekrar kontrole gidiyoruz. Burada olduğum ay içersinde tahlillerimi yaptırıyorum ve Ahmet bey'e de yolluyorum. Kandaki demiri ( feritin diyorlar doktor amcalar) azaltmak için arada kan akıtmaya devam ediyorum. En son tahlilde 1400 lere düşmüştü. Bakalım haftaya ne çıkacak.
Eylül deki kontrolüme gittiğimizde bayram haftasına denk gelmişti. Istanbul tatildeyken biz de Düseldorf'dan trenle iki saatlik yol Amsterdam'a geçtik. Ben ING genel müdürlükteki İK ekibiyle tekrar bir araya gelme fırsatım oldu. Ecmel'in de iş görüşmeleri vardı. Hem tatil hem iş yaparak güzel vakit geçirdik. Amsterdam'da yapılması gereken ne varsa yaptık, doktorlardan gizli!!! Keşke daha uzun kalabilseydik ama refaranduma yetişelim diye cuma günü döndük. Arada bu hovardalıklar iyi geliyor, yapmak lazım, lafta kalmamalı.
Önemli bir gelişme daha; aşı olmaya başladım. İlk karma aşımı 18 eylülde oldum. Dün de pneumo aşım yapıldı. Bugün onun için biraz kırgınlığım ve çok hafif bir ateşim çıktı. 38 den aza doktorların ateşten saymadığını bildiğimden endişe etmiyorum.
27 ağustos Ecmel ile nikahımızn birinci yıl dönümüydü. Alp, Lal, Ecmel ve ben birlikte yemeğe gittik. Hastahane odasında herkesin ninja kaplumbağalar gibi maskeli olduğu kısa nikah törenimizin üzerinden tam bir yıl geçmiş. Alev hep yanımdayken bana " bunlar gelip geçecek ve geriye baktığımızda nasıl geçmiş olduğunu bile anlamayacağız" diyordu. Gerçekten öyle, bir yıl geçti ve ne acılar, ne sıkıntılar, ne endişeler yaşadık, sanki bunları ben yaşamamışım gibi. Kötü ve acıyı kolay unutma kabiliyeti insan oğlunun en mucize yeteneklerinden biri olsa gerek. Yoksa bunu benim gibi "salak"lar mı daha iyi beceriyor?
İki gün sonra ise arkadaşlarımız ile evlilik yıldönümüzü bir yemekte kutladık. Asiye'ciğimiz bize daha sonra bir film hazırlamış. Kendisiyle ilk tanıştığım geçen yıl ağustosda, hastalanmadan 15 gün önce çekilen resimlerimiz, nikah törenimizin onun ofisinden yapılan canlı yayını ve bu yılın resimleri ile hazırlanmış çok romantik bir film. Her seyredişimde ağlıyorum.
Daha fazla size nasıl olduğumu sözlerle değil, resimlerle anlatmaya çalışayım;
Sevgilerimle, hepinizi özledimmmmm.
Şule