14 Ağustos 2010 Cumartesi

Tam 1 yıl oldu!

Ünlü şairimiz Haltung'un Aşkımı ile... (17 Temmuz)

3 kız kardeşler... İpek ile Saygın'ın düğününe gidiyoruz. (17 Temmuz)


Taray'lar full kadro...

Cihangir manzaramız

Bilin bakalım kim bu yakışıklım?




Düsseldorf Könningsalle... Doktor kontrolü bahane, maksat alışveriş....





Tam bir yıl önceydi. 14 Ağustos cuma günü, halsizlik, yorgunluk, hafif ateş belirtileri ile işe gidemeyip evdeydim. Televizyonun karşısındaki divanda, yanımda bir sehpa ve sehpanın üzerinde bir bardak su ve ateş düşürücü ağrı kesici demirbaş ilacımız minoset, dinlenmeye ve iyileşmeye çalışıyorum. Ecmel'in üniversitede bir toplantısı var ve arada beni arayıp, durumumu soruyor ve beni doktora götüreceğini söylüyor. Ben de boşver, biraz dinlenince geçer diye üzerinde durmuyorum. Akşam üstü Ecmel geldi ve Amerikan hastahanesinin polikliniğine gittik. Muayene eden doktor gribal enfeksiyon veya soğukalgınlığına dair hiç bir bulgu bulamayınca bir kan tahlili yapalım dedi. Tamam dedik, bakılmış olsun hiç olmazsa. Kan sonuçlarını beklerken hastahanedeki Divan cafede olacağımızdan polikliniğin sekreteryasına biz nasıl olsa burdayız diye telefonumuzu da vermemişiz. Yaklaşık bir saat sonra polikliniğe gittiğimizde resepsiyondaki görevli hanım "siz nerdesiniz, sonuçlarınız çıktı doktor acilen sizi görmek istiyor" dedi. Girdik doktorun odasına hadi bakalım ne çıkacak. Kan sayımlarında lökozit çok yüksek çıkmış. Ortaokulda geçirdiğim peritonit apandisit patlamasından, yüksek enfeksiyon olduğunda normal 4-6 bin olan lökozit'in 15 binlere çıktığını biliyorum. Doktor lökozitimin 50 bin olduğunu söyleyince, amanin gene bir yerim mi patladı diye düşündüm. Bu enfeksiyonun kaynağını belirtecek başka bir şey de yok. Acaba hamilemiyim de bunu vücut enfeksiyon olarak mı algılıyor diye bile düşünmedim değil hani.
Doktor durumun aciliyetini çaktırmadan ve gayet soğukkanlılıkla, sizi bu durumda bırakamayız, bunun sebebinin araştırılması lazım, gece burada kalmanız gerekir dedi. Beklenmedik anda hastahanede kalmak fikri kimin hoşuna gider ki. Önce itiraz ettim. Ama Ecmel kalalım ve ihmal etmeyelim diyerek beni ikna etti. Yoksa ben çoooktan kaçmıştım oradan. Hastaneye yatış işlemleri falan derken, işte giriş o giriş ve teşhisin konulması, kemoların başlaması öyle aniden oluverdi. O günün üzerinden tam 1 yıl geçti. Neler atladı, neler yaşandı, bunların çoğu blogda yer aldı ve sizlerle paylaştık. Daha önce paylaşılmayanları da inşallah en yakın zamanda kitabımızda yer alacak. Yaşadığım zor anlar içimden uçup gitmeye başladı bile. Beni ayakta tutan, sevindiren ve mutlu eden olayları daha çok hatırlayarak bedensel olarak çektiğim acıları unutuyorum. İnsanoğlu gerçekten mucize bir ürün. Acıları unutma eğilimi olmasa, iyileşme ve bağışıklığı güçlendirmede başarılı olamazdık sanırım.

Geçtiğimiz pazartesi günü Almanya'da kontrolümüzdeydik. Doktorumuz Ahmet Elmaağaçlı beni çok iyi buldu. Reaksiyon tam dozunda gelişiyor diyor. Daha fazla dozda olsaydı, hayatım daha zor olurmuş, Daha azını da istemiyorlar zaten. Aldığım kortizonlar bana doping etkisi yapıyor. Gayet enerjik ve dayanıklı bir hale geldim. Kortizonların uzun vadede yapacağı tahripleri zaman içersinde dozu azaltarak kontrol altına alacaklar. O zaman kendimi daha bitkin ve yorgun hissedebilirmişim. İşe daha yoğun gidip gelmeye başladığımda daha çok kortizona ihtiyacım olabilir diye düşündüm. Bunu geçen hafta bir toplantı öncesi genel müdürümüze söyleyince, " bize de kortizon takviyesi lazım olacak" diye Vincent ile şakalaştılar.

Kanımda çok yüksek demir var. Bunu Ahmet bey biliyor ve daha sonra halledeceğiz diyordu. Yükseklik ne boyutta şöyle söyleyeyim. Olması gereken max 170 birim benim ki 2500. Bu birikim tüm tedaviler sırasında dışardan aldığım kandan dolayı oluyormuş. Vücut demiri kolay alırmış ama aynı şekilde " çatamaz"mış. (Bu deyim de Ahmet bey'den). Demir'in fazla olması ilerde tüm organlara zarar olduğundan azaltılması gerekiyor. Bunun iki metodu varmış. Biri yüzyıllardır uygulanan metod, kan vermek. Diğeri ise bir ilaç. Ahmet bey bana kan verme yolunu önerdi. İlacın yan etkileri de olduğundan, ilik reaksiyonun etkileri ile karıştırılabilir dedi. Bu hafta ilk kanımı verdim, çöpe gitti.

Yaşamım her geçen gün daha normalleşmeye devam ediyor. Dün akşam bir yıldan sonra ilk defa Ecmel ile sinemaya gittik. Kalabalık yerlerden uzak durmaya çalıştığımdan, akşam saatleri tenha bi salonda film izleme keyfini yaşadım. Dışarda kalabalık olmayan restoranlara gidebiliyorum. Alışveriş yapıyorum, araba kullanıyorum, daha önce bunların hiç önemi yokmuş gibi yaşarken, bunları tek başıma yapabilmek bana şimdi armağan gibi geliyor. Sadun dedenin bir sözü vardır, "insanoğlunun en büyük başarısı yaşamasıdır" der. Ne kadar doğruymuş, yalnızca "yaşamak" işin aslı bu. Yaşamanın, rahat nefes almanın ve bir yeriniz acımadan, kıvranmadan, rahatsız hissetmeden, başkalarına da rahatsızlık vermeden yaşamak yetmeli, gerisi ayrıntı artık benim için..... Şifa'nın laptopu'ma yapıştırdığı söz gibi " hayat en güzel hediye. Hepimiz bu hediyeye sahibiz, kırpıp kırpıp lüzumsuz şeylerle harcamayalım sevgili dostlar.

Şuşunuz....

8 yorum:

  1. sevgili Şuşu ,herşeyin güzelleşerek sürmesini dilerim,yeni yaşın kutlu olsun:)

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Şule,
    KUTLUYORUM,zaferinizi,artık güzellikler, keyifler,mutluluklar,sağlıklı yaşam senin olsun.İki doğum günün var,Ecmel'in işi zor.Herşeyi hak ettin.Kutluyorum.Sevgi ile kal.

    YanıtlaSil
  3. Tatlı arkadaşım,
    Galiba hepimiz senin sayende yaşamın gerçekten bir armağan olduğunu ve ufak şeyleri takmadan, kendimizi hırpalamadan yaşamanın ne denli önemli olduğunu gördük. Hiç bir şeye fazlasıyla yapışıp kalmadan, zararlı ego tirplerine çıkmadan, severek ve sevilerek... Özeti bu sanırım. Sen neler çektin ama biz seni sevenler de senin yanında bu basit gerçeği yaşayarak öğrendik. Öğretmen oldun yani... Ne kadar teşekkür etsek azdır.. Bundan sonra aksilik kotanı doldurduğuna ve her şeyin çok güzel olacağına inanıyorum. Sen de inan. Kocaman öptüm.
    Petek

    YanıtlaSil
  4. Zurigoya donmeden sen beni elcegizinle,hemde yanibasimda yolcu ettin ya..bana ne yukarda acik unutulmus musluklar,ne kapkaranlik gokyuzu nede vatan hasreti komaz gayri.
    Dunyalar benim !!!!!
    Iyi yasa, cok yasa,gule oynaya yasa benim gonlu guzel, yuzu guzel arkadasim...
    Hergecen gun,hersey cok daha iyi olacak..
    Sen yasamana bak!

    Gurbetciniz ,Dane

    YanıtlaSil
  5. Canim Sulam, Alev ablamiz,
    Ay bir anda ikinizden birden blog gorunce sevincimden uctum, ikisine de yazmak istedim ama once Susumun bu muthis resimlerine yorum yapmam lazim. Kizim sana ne oldu anlamadim, bir yil bu kadar acidan gectin ama su guzellige bak, su alimli yuze, vucuda bak! Vallahi herkese tas cikarirsin. Kirmizi anormal yakismis ve hepiniz cok tatlisiniz.

    Bu hikayeyi dinledikce Meltem'in beni aramasini hatirladim, bende aynen Alev gibi gozyasimi tutamadim, bir de bir turlu sana yakistiramadim.
    Ama zor gunler uzakta , su gunleri gormek en buyuk mutluluk. Allah seni ogluna, Ecmel'e ve ailene, sevdiklerine bagisladi.

    Sen cok yasa, mutlu yasa tatli arkadasim benim.

    ARKADASIN ALEV

    YanıtlaSil
  6. Sulecigim,
    Ben de Alev'in yazdiklarina ek ve destek vereyim kisacasi. Seni tekrar boyle guzel gormek resimden de olsa, nasil rahatlatti bi bilsen.
    Madem yasamaktan laf acilmis, ben de seni sooyle doya doya kucaklamak istemisken, Ataol Amca'dan bir kac misra doktureyim:

    Kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini...
    Ve bir kez uzandin mi simsicak kumlara, vsvsvs..
    (sadede gelirsek)
    Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana..

    Ve sen de bize sunulmus bir armagan oldun. Artik bundan boye - '..okunu yiyim abla'.

    her sey gonlunce olsun, cok opuyorum,
    Meltem

    YanıtlaSil
  7. İki gün önce aradım seni sonra da Sifadan ögrendim ki habire balayı yapıyormussun... yap arkadasım yap sen herseyi en iyisinden hak ediyorsun.... yeni bir yaş , yeni bir dogum....bundan boyle en saglıklı, huzurlu ve mutlu günler geçir benim canım, metanetli arkadasım....seni cok seviyorum....

    YanıtlaSil
  8. Canım şuşucugum,sen çok buyuk şeyler başardın....ve inanıyorum kı daha da başarmaya devam edeceksin!!!!!!Tüm hasta insanlar için ümit olacak ve onlara moral vereceksin.Bunun senin başına gelmiş olması senin birçok hastaya ümit verebilecek olman olabilir mi acaba??????Bu güzelligin senin yüzünde oldugu kadar ruhunda da var.Ben buna çok inanıyorm canım.....vede seni çooook seviyorummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm.nur kurtcan

    YanıtlaSil