13 Ocak 2010 Çarşamba

Essen Chronicles

10 Ocak 2010

Bavullar toplanmış, herkes hazır. Annem kovayla, Aşkım sürahi ile arkamızdan su dökmeye hazır bekliyorlar. Annem, Alev, Bertan, Alp hepimiz mafya minibüsümüze bindik. Yoldan geçerken Ecmel’i Kemerburgaz kavşağından alacağız. Evden ayrılırken içimde bir burukluk olacağını sanırken onun yerine sanki güzel bir tatile çıkıyormuşum gibi bir heyecan var. İyi bir şeye gidiyorum ve daha iyi döneceğim hissi çok garanti içimde. Ecmel’i aldık kavşaktan. Yolcu etmeye gelmiş Emre. Yeni sakallı halini ben beğendim doğrusu. Daha çok Ruslara benzemiş. Güle güle derken yüzündeki ifadeyi unutmayacağım; moral vereyim derken endişesini saklayamayan yüz çizgileri birbirine karışmış bir bakış, biraz da sulanmak üzere olan gözlerini kaçırırcasına.

Havaalanına geldik. Benim İK ekibinin orada olacağını ve bir sürpriz yapacaklarını Anıl’ın tüm guruba attığı ve o mesajın bana da düşeceğini unuttuğu mail’den öğrenmiştim. Merakla bekliyorum ne yapacaklar diye. İçeri girdik, beni arıyorlar nerede olduğumuzu kestirmek için. Check-in’e doğru giderken ekip koşarak geldi ve check-in desklerinin karşısına sırayla dizilerek hepsi arkasını döndü. Her harfi ayrı t-shirtleri bastırdıkları yetmiyormuş gibi ön tarafına da çeşitli zamanlarda çekilmiş fotoğraflar bastırmışlar. Manzara şahaneydi. Havaalanı çalışanları diğer yolcular herkes bize bakıyor. Ben tüm ekip arkadaşlarımı tek tek kucaklayarak sarılmak öpmek istedim ama yasaklıyım. Annem ve Alev bir sütunun önünde durmuş ağlıyorlar. Bertan resim çekiyor. Alp’e, Ecmel’e sarıldım. Bu kadar çok sevginin ortasında kalınca insan ne yapacağını bilemiyor. Ben de yasaklı olmadığım en çok sevdiklerime sarılarak karşımda bir ordu gibi duran ekibime sevgimi ifade etmeye çalıştım. Daha sonra check-in yapan görevli “iyiki geldiniz, canımız sıkılıyordu, sayenizde bir hareket oldu burada” dedi.

Vedalaştık ve geçtik pasaport kontrolünden. Düseldorf havaalaında bizi Yalçın ve kiraladığımız evin işletmeci şirketinin ortağı Besim karşıladı. Lübnanlı, esasında Bassim diye söyleniyor, pek de iyi niyetli. Arabasıyla bizi evimize bıraktı. Biz de aldığımız lokumları eline tutuşturduk. Ecmel iki kutuyu da verince, tüh gitti benim lokumlarım da dedim. İştahım açıldı ya....

Her yer kar, caddeler buzlu. Soğuk bir Essen’deyiz. Evimiz Zweigert St da çok merkezi ve sempatik bir ev. Eşyalar genelde İKEA’dan alınmış. Yalçın benim için özel aldığı yıkadığı ve dezenfekte ettiği çarşafları yaymış. Ev bizim ölçülerimize göre uygun temizlikte. Ancak Alev gelse yalar yutar evi. Zaten gelince yapabileceklerini şimdiden tahmin ediyorum. Ben de eskiden olsa yapardım ama halim yok ne mutlu. Bir kere Yalçın’ların mutfak dolaplarındaki sıçrayan yağ noktalarını cifle kazımıştım, itiraf ediyorum.

Akşam yemeği için dışarı çıktık. Adını hatırlamadığım bir yere yürüyerek gittik. Dönüşte Yalçın’ın buzda ayağı kaydı ve döt üstü düştü, çömleği patlattı. Kuyruk sokumuna yediği acıdan midesi bulandı, tansiyonu çıktı. Biraz dinlenip kendini iyi hissedince yürüyerek döndük. Donörüm az kaldı elimizden kayıp gidiyordu. Ertesi gün Dr Ahmet, sen çok kıymetlisin dikkat et diye takıldı. Kendisine mi yoksa dötüne mi söyledi anlamadım!!!???

11 Ocak 2010

Sabah 9.30 Dr’umuzla randevumuz var. Hava muhalefeti dolayısıyla her Türk gibi randevumuza gecikmeli geldik. Hastahanenin durumuna göre programın belli olacağı ve öncesinde yapılacak testler için hafta içinde haber vereceğini söyledi. Meğer bana hemşire yurdunda bir oda rezerve etmiş, hastaneye yatana kadar kalabiliyim diye. Bizim evde kaldığımızı öğrenince , o zaman testlere evden gidip gelerek yapmaya karar verdik. Hemşire yurdundaki oda fantazisini Ecmel ve Yalçın geliştirmeyi ihmal etmediler tabi.

Eh madem bekliyoruz, işin keyfini çıkaralım bari. Alev bir yanda Istanbul’da konsolosluktan gelecek haberi bekliyor, biz de burada doktordan...

Öğleden sonra Ecmel ile Yalçın bizim Teknosa ayarı Saturn’e printer almaya gittiler. Bir de akşam Yalçın’ın Almanyadaki en önemli misyonu olan, tuvaletelere taharat musluğu takma operasyonunu unutmayalım. Artık dötlerimiz mis gibi olacaaaak...

Akşam yemeğimizi gene yakınlarda bir Italyan Trüffel de yedik. Vücudumun içten içe protein diye yalvarmalarını kocaman et parçaları ile tatmin etmeye çalışıyorum. Ben kan vampiri değil, et vampiri oldum.

12 Ocak 2010

Tatiliz ya, sabah 11:00 de uyandık. Bol malzemeli bir kahvaltı ve sonrasında hazmetmek için kahve içmeye Alfred’e gittik. Evin hemen yakınında Benetton’un outlet mağazası var. İlk keşif için fena değil. Hanımlara yönelik daha çok malzeme var. Sezon eskisi mallar ama günlük alınabilecek şeyler var.

Ecmel’i yolcu ettik. Bu işin en zor tarafı bu işte....

Akşam yatana kadar yeni Mac’im ve ING ekibimin bana aldığı walkman’e müzikleri ayıklayıp, yükleyip hastahane günlerine teknolojik olarak hazırlanmakla geçti.

13 Ocak 2010

Doktorumuzdan halen ses seda yok. Yalçın arayıp ” gözünüz aydın, kardeşimin kocası gitti, hemşire odasını hazırladınız m ” diyecek ama.... Öğleden sonra Alev’in konsolosluktan aranmadığını söylemek bahanesiyle aradık. Konsolosluğu arayacağını ve kendisinden haber beklememizi tekrar etti. Bu arada evimize Digitürk bağlandı.

Evi kiralayan şirketin sahibi Murat’dan hiç bahsetmedim değil mi! Yan kapı komşumuz. Yardımsever, konuşkan ve ilgili. Türkiye’yi yakından takip ediyor ve izliyor. Anlatacak çok şeyi var. Mersinliymiş. Bugün Digitürk’ü bağlamayan gelen Türk çocuk aynı benim gibi iki yıl önce Bursaspor teknik direktörü N. Bilgiç’in de burada tedavi olduğunu ve kiraladığı eve Digitürk taktığını anlattı. Adam hastaneden çıkar çıkmaz kebapçı adresleri almış. Buradaki Türk’lerden al bütün dedikoduları gibi bir durumdayız.


7 yorum:

  1. yalçınım benim, taharet musluğuyla birlikte kendi dötüne de yastık şettireymiş.
    bu çok iyi olmuş valla, hergün takipçinim artık.
    alev abla; aline sağlık, aklınla bin yaşa.

    YanıtlaSil
  2. Şuşucum, esin, şif ve aydoş olarak taksim gezide oturmuş, kulaklarını çınlatıyos. merak ediyorsan burada hava göz dondurucu soğuklukta. şimdilik öptük. yine yazacaz. A - E - Ş.

    YanıtlaSil
  3. Şuşum, bu harika bir fikir olmuş. Alev ablanın eline sağlık. Aman dötlere dikkat edin:))I lav u cihoş..

    YanıtlaSil
  4. Canim benim..Seni seviyorum..EG

    YanıtlaSil
  5. Selam Sule

    Digiturk icin birsey diyemem ama benim de bildigim super kebapcilar var orada . Schengen alir almaz ilk firsatta yanindayiz Necati Kaptan ile beraber,cok operim.

    Kazim

    YanıtlaSil
  6. Canim Susum,
    Blogun cok guzel olmus, hele senden boyle haber almak beni cok mutlu etti. Dot meselelerine cok guldum, vallahi cok tatlisin.

    Seni cok seven arkadasin

    Alev

    YanıtlaSil
  7. bitanemcim, internet denen mereti artık inanılmaz seviyorum çünki, hergün seninle beraberim. şu anda saat 24.04 yani 27 ocak. bugün de benim doğum günüm. birlikte uludağda kutlayışlarımızı hatırladım. seneye sıkı bir parti yapar gene birlikte kutlarız, sence mahsuru(!) yoksa... bak, bak, bak pek de kibarımdır karşim... ben bugün gözümden sınıfı geçtim, sıra senin. yalçının döt'üne iyi bakın, lazım hepimize... şahsen ben buraya gelince sağına, soluna çaput(!) bağlamayı düşünüyorum. ailenin medar-ı iftiharı çocuğumuz.... susucuğum ecmel!i aradık gitmeden sana lokum göndermek için ama, bir türlü bağlantı kuramadı; yazık onu da rahatsız ettik belki. şimdi alev gelirken yollarım. senin için de belki daha uygun olur. selam eder üçünüzü de puuus ederim. selçuk

    YanıtlaSil